- Bizler kardeşiz ve kardeşlik bu dünyadaki en önemli şeydir. (18)
- "Anadolu'yu Türk yurdu kılan Alplerin dokuz hasleti vardı: Bir, muhkem bir yürek; iki, kol kuvveti; üç, gayret; dört, sağlam bir zırh; beş, kemikle berkitilmiş katı yay; altı, çifte su verilmiş kılıç; yedi, zırh delen bir mızrak; sekiz, iyi bir yoldaş ve dokuz, iyi bir at." (24)
- Hayat hiç beklemediği anlarda, beklenmedik süprizlerle çıkabilir insanın karşısına. (26)
- "İkbal, umulmadık anda doğan güneşe benzer Kenan," dedi Selim Şah kararlı bir tavırla, "yalnız belirdiği gibi ansızın kayboluverecek bir güneşe." (28)
- Birbirlerine öykünen, ancak üstünlük iddiası yüzünden birbirleriyle çatışan aynı kandan insanlar. (35)
- "Ey gaziler yol göründü yine garip serime. Dağlar taşlar dayanamaz benim ah u zârime. Dün gece yâr hanesinde yastıcağım taş idi. Altım toprak; üstüm yaprak yine gönlüm hoş idi." (41)
- Gecesini üçe böldüğü söyleniyordu; bir kısmını okumak, bir kısmını ibadet, küçük bir bölümünü ise uykuyla geçirirdi. (41)
- Cihangirlik rüyası görecek adam önce topraklarının konumunu hesaba katmalı. (43)
- İşte bunun adı gaflettir, sahip olduklarıyla aşırı gururlanmaktır İbrahim Mirza. Oysa zafer ve tevfik Allahu Teala'dandır. Kişi başarıyı kendinden bildiği sürece gerilemeye ve kaybetmeye mahkûm olur. (44)
- Asitane'yi özlememek mümkün mü? Bu denizden esen İstanbul'a has tuz ve yosun kokusu Trabzon'dakinden başkacadır. Gökyüzünde, hiç çözülememiş bir sırrı işaret edercesine boşluğa uzanan kalem endamlı minareler çarpıyor önce insanın gözüne. Sonra her biri, altında görkemli ve deruni birer âlem barındıran muhteşem kubbeleriyle zamana başkaldıran camiler, loş medreseler ve kütüphaneler geliyor peşi sıra. Göklerin uçsuz bucaksız derinliklerini arza indiren huzur yüklü mezarlıklar ve onların karanlık gölgeli servilerini derhâl fark ediyor duyarlı gözler. Sonsuzluğa yapılan bir yolculuğu hatırlatan karmakarışık sokaklarıyla, alçak tepeler boyu uzanan mahalleler gündüzleri tenhadır. İşlemeli payandalarının üzerindeki cumbalarıyla boyunları her daim eğik görünen ve sürekli yangın tehdidi altında olmasına rağmen o sevimli görüntülerini hiç yitirmeyen onca ahşap evin arasında yalnızca kadınlar ve çocuklar dolanır. (52)