- Yalvarırım sus! Düşünme, sus! "Bekleyebilen için her şey iyi sonuç verir" demiyor muydu Tolstoy? Sen ulu çınar.. Fikrinin dalları ince ince dokunur yüreğime..
- Ama istediğin hâlâ acı çekmemse Öğretmen, düş bakalım peşime; çünkü asla haykırmayacağım. Ve yalvarmayacağım asla, hor gören gözlerinden kurtulmak için..
- Ama ince bir sır vardı eninde sonunda kavradığımız. Yeterince vazgeçebildiyseniz hayattan, içinizde büyüyen o kapkara boşluğun üzerinde, umulmadık, alacakaranlık bir yerlerde soluk alıp vermeye başlıyordunuz.
- "İyi yürekle daha derinden hıçkırılır." İvo Andriç (Sürgünden Notlar)
- "Ama herkes değişir" diye mırıldandım ardından, "değişir.. İnsanın ruhunda ezelden, iyiye ve güzele meyil bulunduğu için değişir. Haksızlıklara, ezilmişliğe ve yenilgiye duyduğu öfkeyle değişir.."
- Önyargıların, insanları ne denli zalimane davranmaya teşvik ettiğinin çağımızdaki en büyük delili, şimdi Abdülhamid'in devrilmesinde, kendilerinden maddi manevi medet umduğumuz Taşnaklar ve malesef biz Jön Türklerdik.
- Artık ne olursa olacak ve ben, boğazıma kadar yükselmiş bu bataklıktan kurtulmak için daha fazla çabalamayacaktım; zira çırpındıkça daha çok batıyordum.
- 'Yanlış bilgilendirme!' Evet, sorunlarımızın başta geleni buydu işte. 'Dezenformasyon'a tabi tutuluyor, önyargılarla donanıyor, bu yüzden rakip ciheti anlamaya çalışmıyorduk. Oysa modern çağın hedeflediği insanının en aslî hususiyeti, kendini muhatabının yerine koyarak onu anlamaya uğraşmak, yani Fransızların 'empathie' olarak nitelendirdikleri kavrama haiz olmaktı. Ama savaş bir kere başladı mı, tahsili ya da görgüsü ne olursa olsun orman kurallarını uygulamaya başlıyordu insan.
- Bir devrimci bile zaman zaman dua edebilirdi elbette ve kimselere duyurmadıktan sonra bunun ne önemi vardı, öyle değil mi?
- Çünkü sende bilirsin,insan olduğu gibi görünemezse,bir süre sonra göründüğü gibi olmaya başlar.