- Az önce sihirli bir anı yaşar gibi keşfettiği, hayatın kendisinden çoktan çekilmiş, oyuncakların gözlerinde kalmış o mutlak sadakati anmakla yetinecekti. Hayat bazen istemediğimiz kadar büyütürdü bizi.
- Bir mektubun satırlarını yazmayı sürdürmeden önce boşluğa bakakalan birinin hüznüyle bakardı saatin akrebine, yelkovanına. Zamana ilişkin söylenmiş veciz sözleri ezberleyip hatırında tutar, gereken yer ve durumlarda kullanmak için fırsat kollardı. Saat kulesinin karşısında oturmanın, zaman konusunda ona bir marifet kazandırması gerektiğine inanırdı. Zaman ustalığı gibi bir şey.
- Yaşam hep eksiklerle tartılır.
- ?Annesi arada bir ?Hayatla romanları ayırt edemeyeceğini bilseydim, zamanında oku kızım oku kızım diye başının etini yemezdim? diye uyarırdı. Ama hayatla karıştırılmayacaksa romanlar niye okunsundu ki?
- Hemen herkes hayatının film sahnelerine benzediği zamanları daha değerli bulmaz mı?
- Hemen herkes hayatının film sahnelerine benzediği zamanları daha değerli bulmaz mı?
- "... İçini yaşamasına izin veren yalnızca kitaplar olmuştu"
- Birbirimize hiç söylemedik ama, ikimiz de birbirimizi sonradan sevdik.
- İnsanı en çok kendindeki muamma şaşırtır.
- İnsanlar aynı biçimde, aynı yönlere doğru değişmiyorlardı. Çoğu kez mazi ortaklıkları şimdiki zaman arkadaşlıklarını diri tutmaya yetmiyor ama insanlar bu gerçeği kabullenmeyip her şeyi eskisi gibi sürsün istiyorlardı. Sanki bir şeyler hiç değişmeden olduğu gibi sürerse hayat daha gerçek, dünya daha inandırıcı bir yer olacaktı.