- ''Ölüler hayata döner mi..? Kitaplar hayır diyor, gece evet diye haykırıyor... ''
- ''Ruhunu yitirmiş biri dünyaya sahip olsa ne fayda..? ''
- Katil ya da barmen ya da yazar, ne olduğunun önemi yoktu; kaderi hepimizin ortak kaderi, onun sonu benim sonumdu; ve bu gece, pencereleri kararmış bu kentte onun ve benim gibi milyonlarca insan vardı; ölmekte olan çimen yaprakları kadar ayırt edilemez milyonlarca insan. Yaşamak yeterince zor, ölmekse büyük işti...
- ''Takma kafana, Tek başına yola çıktıysan, Kimse sana hesap soramaz, Yanlış yolda yürüyorsun diyemez...''
- ...benden nefret ettiğine inanamıyorum, çünkü şimdi bulunduğun yerde nefret yoktur; hâlâ aramızdasın, ama çok da uzaktasın.
- Ölüler, ürkünç ölüler! Üzerindeydiler, fırtına gibi iniyorlardı karanlık gökyüzünden; seslenerek, inleyerek, onu yakalamak için yuvarlanıp taklalar atarak...
- Yüreğindeki kükremeyi saymazsak ölüydü; duymuyordu, görmüyordu, hissetmiyordu.
- Kitaplardan anlamazdı, hayır. Zorluklarla dolu hayatında kitaplara zaman kalmamıştı hiçbir zaman. Ama hayatın dilini ondan çok daha derin okumuştu, sürekli elinin altında bulundurduğu bütün o kitaplara rağmen. Hayata dair konuşacak o kadar çok şeyi vardı ki, taşmak üzereydi.
- Hiçbir zaman sadaka vermemişti, çünkü verecek parası yoktu; hem onun ''sadaka''dan anladığı bir somun ekmek vermekti, nereden bulacaktı bir somun ekmeği?
- Hiçbir zaman cahillere yol göstermemişti, çünkü kendi cahildi zaten, yoksa o berbat okula gönderilmezdi. Hiçbir zaman karanlığı aydınlatmamıştı, çünkü ne anlama geldiğini çözememişti.