- Tanrım, artık bir ateist olduğum için beni bağışla, ama Nietzsche'yi okudun mu? Ne kitap!
- Hassasiyet gerektiren önemli bir sorunla karşı karşıyaydım. Sorunu ışıkları söndürüp yatağa girerek hallettim.
- O denli yaraladılar ki beni, kitaplara sığındım, içime kapandım, kasabamdan kaçtım ve bazen Camilla, onları gördüğümde aynı acıyı hissediyorum, o eski yara kanıyor ve burada olmalarından mutluluk duyuyorum, köklerinden kopmuş olmalarından, gaddarlıklarının kurbanı olmalarından, güneşin altında ölüyor olmalarından.
- Gece vardı allahtan, karanlık vardı, yoksa bir günün bitip yeni bir günün başladığını fark edemezdim.
- Colorado'nun Roper kasabasındaydım ve her dakika biraz daha yaşlanıyordum. Altı ay sonra on altı yaşıma basacak, liseden mezun olacaktım.
- Dünya iyi bir yerdi yine. Rüzgar kesildi, kar konfeti gibi inmeye başladı. Babaanne Bettina kar tanelerinin dünyaya kısa bir süre için dönen cennetten ruhlar olduğunu söylerdi. Bunun doğru olmadığını ama olanaklı olduğunu bilir, canım istediğinde de inanırdım.
- ''Nedir okuduğun benim bilge ve zeki torunum? Açlığa ve sokaklarda dolanan işsiz adamlara dair bir kitap mı? Babanın yedi aydır işsiz olduğuna dair bir kitap mı, yoksa altın Amerka'nın zengin vaatleri mi? Amerika, eşitlik ve kardeşlik ülkesi, veba gibi kokan harikülade Amerika.''
- Tüfek saçması gibi geliyordu hakaretler; çakalın tekiydim, bir sıçan , bir yılan, annemin rahminden çıkmış bir canavar. Biçimsizdim, başımın arkasında bir dirsek uzamıştı; burnum karnımda, gözlerim kıçımdaydı.
- Annemin ailesi ödleklerden, hırsızlardan, fahişelerden, ömürlerini akıl hastanesinde tamamlayacak delilerden oluşuyordu. Bana gelince, iki kardeşimle birlikte aleme ibret olsun diye asılacaktım. Patlayan elektrik şirketlerinin alevleri olacaktı Amerika'nın sonu.
- Ama o kadınlar! O koca götlü haylaz kadınlar! Bir karısı ve ailesi olduğunu bildikleri halde yüzünde dudak izlerini bırakmaktan geri kalmıyorlardı. Babam ise onlardan daha iğrençti, izin veriyordu.