- ''Avrupa coğrafi bir bölge olmanın ötesinde, kültür ve din olarak 14. yüzyıldan beri kendini tasvir eden, öbürleriyle sınırlarını çeken ve kendini üstün gören bir kıtadır; yani Avrupalılık bir bilinçtir. Balkanlar ve doğu Avrupa ise bu bölgenin üvey ve yabancı kalmış bir parçasıdır.'' (Sayfa: 165)
- ''Nitekim Arnold Toynbee gibi çağdaş tarihçiliğin devi bir düşünür bu çelişkiye haklı olarak işaret etmiş ve Rusya ile Türkiye'yi, istedikleri kadar Avrupalı olsunlar, dışlanan iki güç olarak göstermiştir.'' (Sayfa: 165)
- ''Kimse Türkiye'yi kalkındırmak için bir ittifak düşünemez, ama kalkınmış bir Türkiye'nin ihmal edilemeyeceği de açıktır. Bu ülke son 150 yıldaki yolculuğuyla ve başardıklarıyla hem istenen, hem istenmeyen ama uzak durulamayan bir gerçekliktir.'' (Sayfa: 166)
- ''18. yüzyılda Fransız Akademisi adına Mousnier, Avrupa'yı ''İlerleyen, değişen ve bu değişimi de bilinç ve bilgideki ilerlemesiyle sağlayan'' bir camia olarak ilan eder.'' (Sayfa: 166)
- ''Avrupa dünyasına Türkler dahil miydi? Coğrafya olarak evet, ama Avrupalılığı oluşturan en göze batan olumsuz unsur Türklerdir.'' (Sayfa: 166)
- ''Ortadoğu dünyası romantizmle veya buluğ çağı bebesinin kinciliğiyle yanaşılacak bir saha değil. Çünkü bilsek de bilmesek de; istesek de istemesek de Ortadoğu'dayız.'' (Sayfa: 175)
- "Türkler olmadan bir dünya tarihi yazmak mümkün değildir."
- 'Türkiyeli' ismi tercüme edilemez, içeriği bakımından bu kelimeyi teklif edenlerin amacını da zaten karşılamaz. Başka bir kimlik kullanmak isteyenler bu ifadeyi kullanabilirler ama bu amaçla ülke yurttaşlığının ve kimliğinin adını değiştirmelerine lüzum yoktur, hakları olduğunu da zannetmiyoruz...
- Bizim hayali Türk kahramanlara ihtiyacımız yok; her devirde, coğrafyanın her yerinde varız zaten.
- Maalesef Türkiye'de çocuklara gerçek dışı bir görüş aşılanıyor: "Dünyada artık her şey sakindir, bütün insanlar kardeştir, biz ebedi düğünü kutlayacağız. Bundan sonra savaş olmayacak" gibi... Keşke öyle olsa... Eğitimin kötüsü, muhakeme ve zekâyı dumura uğratır. 20. yüzyılın ikinci yarısında atılan mermi, bomba ve akabinde ölen kişi sayısı II. Cihan Harbi'ni geçti. Savaşın bitiminden beri dünya maalesef sakin değil. Felsefesini yaparsak; "Sakin olmamak, insan ırkının yaşaması için gereklidir" diyorlar. Belki de sakin olmamız lazım ama olamıyoruz.