- "Ölüm sürecinin farkında olmak, yaşamın uçup giden güzelliğini algılamak demektir. Bu aynı zamanda, güzelliğin sürekliliğinin farkına varmak demektir; çünkü uçup giden şey, zaman ya da güzellik değil, bireyin kendisidir."
- Gün ışığı içimizdeki teslimiyetçiliği ortaya çıkarır, ama geceleri kendimizi özgür hissederiz. Düzen güçleri bizi, geceden, özgürlükten kaçınmaya koşullandırmışlardır.
- Sürprizler, yöneteni şok eder. Sürprizler hem bizim planlarımızı hem de onların planlarını bozar. Sürprizler, amaçların ve hedeflerin önünde duran birer engeldir.
- Deliliğin bile standartlarını devlet belirler. Günümüzde bir lise öğrencisinin kaygı seviyesi, 1960'lı yıllarda ortalama bir Şizofrenle aynı...
- İstanbul ötesi Kedilere eziyet beldesi. Çağdaş geçinen kentlerde kedilerin Uygarlık adına sokaklardan kaldırılmaları Barınak dedikleri temerküz kampları.
- Kilitli,alarmlı kapılarınızla Malınızla canınızı Korurken birbirinizden, Sokak mahkumu açlığımızda Öğrendik kavga etmeden Sıramızı bekleyip Artıklarınızla beslenmeyi...
- Sen insan ! Tahtına kurulmuş Homo Sapiens, Türün emekleme çağında! Havsalan almaz Milyonlarca yıla tanıklığımı. Ortaya çıkışım Dinazorlar göktaşıyla yok olduktan sonra. Utanmalısınız! Tarihinizi sığdırdığınız bakkal defteri hesaplarınızla Zaman şaşkınısınız.
- Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken Zaman'ın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız. Ama neyle? Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun. Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, ?saat kaç? deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: ?Sarhoş olma saatidir.. Zamanın inim inim inleyen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz.
- ''Birbirimizi anlayamayacağımız korkusuyla, sözcükleri gereğinden çok fazla kullanıyoruz. Konuşmamanın , iletişim kurmayı reddetme anlamına çekilmesinden, kabalık olarak görülmesinden korkuyoruz. Ayrıca çok fazla konuşuyoruz. Sessizlik bizi ürkütüyor. Sessizliği denetleyemiyoruz. Oysa sessizlikte, sezinlediğimiz ama tanımadığımız dürtülerin ve gelişi güzelliğin son noktası saklıdır.''
- Yaratılmış olanı yıkanlar, genellikle, yaratılanların gerçekten zevkine varma ya da bunları yaratma fırsatını bulamamış, kendilerine bu fırsat verilmemiş kişilerdir. Yıkıcı güçler yıkılamaz; çünkü, bu daha da çok yıkıcı güç kullanmayı gerektirir. Her birimizin ve hepimizin içindeki yıkıcı güçler ancak yaratıcılığın ve ondan doğacak güzelliğin karşısında yok olup gider.