- Gelen giden bayrak dikti topraklarıma Bayrağım yok Dinim yok Sadakat aramayın bende Biri gider, öteki gelir Ben kalırım. (S. 19)
- Sahipsiz bir evim her gelene Kimi korur kimi kirletir beni Eski bir parayım Bilenlere değerli Geçmişimde geleceği görenlere ilham Engelim gelecekle yetinenlere (S. 20)
- Zaten balıkçılar kadar, peşinden gittikleri, yakaladıkları balıkların da efsaneleri yok mudur? Hatta iş balinalara gelince hepimiz "Moby Dick"in adını duymuşuzdur da Kaptan Ahab pek anımsanmaz. (S. 28)
- Aklımızın ucundan geçmez körü körüne inandıklarımızı şöyle bir güzel sorgulamak. Acaba biz mi ehlileştirdik bu hayvanları yoksa... (S. 30)
- Ama nedense, balıkların tarihimizdeki rolü, efsanelerimizdeki yeri, unutulmuş, unutturulmuştur. Yoksa, insanoğlunun 25 bin yıl önce İspanya'nın güneyinde, denizden uzak dağlarda yaptıkları ilk mağara resimlerinde balık vardır. (S. 33)
- Zaten tarih denen şey, hangisini açacağını bize bağlı olan birbiri içine konmuş kutular gibi değil mi? Balıklar buna da hazır. Bizim için yorumsuz bir tarih gizliyorlar Boğaz'ın derinliklerine. ... İnsanlar Boğaz'ı üstünden tanır, balıklar içinden. (S. 57)
- Balıklar etraflarına zarar vermedikleri gibi, insanların unuttukları savaşların, intiharların, cinayetlerin tanığıdır yüzdükleri sularda. Kendi tarihinin hem yaratıcısı hem de yazıcısı insan, bu ikisinin kurnazca birbirinden ayırır. Acı dolu geçmişini önce görmezlikten gelir sonra da onun yerini görkemli, keyifli, nostalji ve kahraman dolu bir tarih uydurur. (S. 56)
- Yolsuzluk, açlık, işkence, baskı Gözlerimizi kaçırır olduk Karanlığı masallaştıran Havai fişekli şölenlerle Meyhanelerde inleyen nağmelerimizde. (S. 83)
- Her şeyi memleketi çöplüğe çevirenler borçluyum. Orhan Veli İstanbul'u gözleri kapalı dinlemekte haklı. Yoksa üstünde çöplerin yüzüştüğü bir Boğaziçi'ni yazmaya mecbur kalacaktı. (S. 94)
- Birisi çıkıp da bu heykelleri restore edip tekrar boyayarak eskisi gibi canlandıracak olsa, şüphem yok bu çingene renkleri nereden çıktı diye aşağılanacaktır. Bizim bu renk düşmanlığını gündelik hayatımızdan belli. Çocukların cıvıl cıvıl, rengarenk dünyasından nasıl da kaçıyoruz. (S. 95)