- ?lk insan ve ilk peygamber Adem, günah islemeyi cennette yasamaya yeğlemistir; yasamın
değiskenliğini, sıkıcı tekdüzeliğe yeğ tutmustur. ?nsan imgeleminde cennet, hiçbir zaman çok ilginç bir
yer olmadı. Hayal gücümüzü harekete geçirmedi, geçiremez de. Dante'nin ?lahi Komedyasında,
Inferno'da (Cehennem'de) ve bir dereceye kadar Araf'ta, hayal gücümüz sınırsızca çalısır, hayal
kurmanın sonsuz özgürlüğünü tadarız. Öte yandan, Dante'nin Cennet'i alabildiğine sıkıcı bir yerdir.
Öylesine sıkıcıdır ki, okumus olanların pek azı onu anımsar. - ?'Deliler, deliliklerinin özgürlüğünü yitiriyor''
- ''Dinin egemen olduğu günlerde cehennem ve işkencenin gizli saklı bir yanı yoktu. Oysa bugün, hükümet terörü ve infazlar kamuoyundan gizleniyor. Bugün, yeryüzündeki cehennem sansüre tabi.Tabu sayılıyor.''
- Hiç süphesiz kader, seni hastalığından kurtarmayı benden daha kolay yapacaktır. Ama, senin histerik
acılarını ikimizin ortak bir umutsuzluğuna dönüstürebilirsem, bu isten kazançlı çıktığına sen de kendini
inandırabileceksin.
Sigmund Freud - Delilik, artık devlete karsı bir tehdit olusturmayan sıradan bir hastalık mertebesine indirgenmistir. Deliliğin bireyselliğini ve hayal gücünü yitirmesiyle birlikte devlet daha da totaliter olmustur. Delilik, devlet otoritesi altına girdiği oranda özgürlüğünü yitirmistir. Devlet, deliliği bir hastalık olarak
tanımlamak ve akıl sağlığı eğitimi yoluyla engellemek suretiyle onu iğdis etmis; deliliği tanımlama ve sınıflandırma yoluyla onu standartlaştırmıştır. Deliliğin resmi tanımlayıcısı olan Amerikan Psikiyatri Derneği (APA), görüşleri hemen hemen tüm ülkeleri etkilediği için, Delilik Krallığı'nı yönetimi altına almıştır. Bu dernek, "İyi bir general, verdiği komutlara uyulacağını önceden bilen generaldir" özdeyişini uygulamaktadır bir anlamda. Böylece, Amerikan Psikiyatri Derneği, tüm potansiyel muhalefet kaynaklarının önünde gitmiş oluyor. Örneğin, bundan elli yıl önce olduğu gibi, kadınların zekâ düzeyinin erkeklerinkinden düşük olduğuna inancını taşımıyorlar artık. Ona gücünü kazandıran bilim ya da bilgi değil, budur iste. Bu değişim kaçınılmazdı, çünkü kadınlar oy kullanma hakkını kazanmışlardı. Akıl sağlığı camiası, olası muhalefet güçlerini her zaman ustaca sezip iktidarını sürdürmesini sağlayacak değisikliği yapmıstır. Aynı sekilde, escinselliği bir akıl hastalığı olmaktan çıkarma kararı da 1970'lerde, APA tarafından verilmistir. Psikoloji ders kitaplarında ve psikologların eğitim programlarında yıllardır anormal olarak tanımlanan bir davranıs ve kisilik biçimi, bir çırpıda anormal sayılmaktan çıkmıstı. Neden? Bu değisimi mazur gösterecek "bilimsel" bir tartısma olmamıstı. Aslına bakılırsa, escinsellik önceleri bir akıl hastalığı, davranıs bozukluğu olarak sınıflandırıldığı zaman da bir bilimsel tartısma olmamıstı. Kararın değismesini sağlayan, escinsel hareketinin gelismesi, siyasi gücünün giderek artması olmustu. Muhalefetin potansiyel bir politik güce sahip olduğu tüm vakalarda, kurulu düzen, akıl sağlığı konusundaki ölçütlerini değistirmistir. Bu tür bir esneklik ona daha da büyük bir siyasal güç sağlamıstır. Onlar, deliliğin mührünü tekellerinde tutmakla kalmıyorlar, aynı zamanda, kadınlar ve escinseller konularında olduğu gibi, her asimilasyon vakasıyla, taraftarlarının ve destekçilerinin sayısını artırıyorlar. Böylece, her zaferden sonra, önceleri marjinal olanlar (örneğin kadınlar ve escinseller) konusunda bu kurulusun inandırıcılığı artıyor ve diğer marjinalleri (sizofrenleri, yoksulları, etnik azınlıkları, sanatçıları, barış yanlılarını) ezme gücü de artmış oluyor. Bu marjinaller ve militanlar da kendi paylarına, kuruluşun deliliği belirleme sultasını sorgulamak yerine, kendilerinden öncekilerin yolunu izliyor ve bundan böyle deli kabul edilmemeleri için onlara basvuruyorlar. Bu eylemleri ise kuruma güç ve hatta inandırıcılık kazandırıyor. - Psikiyatrist bireysel deliliğimizi frenleme ve sınırlama konusunda bize yardım ederken, aynı zamanda
totaliter kolektif deliliğe uyum sağlamaya ve onu paylasmaya yöneltir bizi. Onun isi, topluma ayak
uydurmamızı sağlamaktır. Toplumun durup düsünecek zamanı yoktur. O hep hareket halindedir. Bu
tempoya ve strese dayanamayıp saf dısı kalan bazı bireyler olduğunda, ya da bu tempoyu belirleyen
idoller öldüğünde, baskaları hemen onların yerini alır. Toplumun temposuna ayak uyduramamak, onun
akısını ve sürekli değisen standartlarını yakalayamamak, psikiyatrist için de bizim için de psikolojik
sorunların belirtisi sayılır. Bu bağlamda, psikiyatriste giden kisi, yeniden yarıs pistine çıkmadan önce
yağlama servisinde teknik bakım gören bir yarıs arabasına benzer. Yarısın kendisi asla sorgulanmaz.
Tersine, yarısı sorgulayanlar psikiyatrist tarafından sorgulanırlar. - Deli, uygarlığın anti-kahramanı olacaktır. Standartlaştırma ve totalitarizmin her yere ve her şeye nüfuz etmesine rağmen hâlâ deli olmayı başarabilenler, gerçekten çok güçlü ve essiz bireylerdir. "Deli" sözcüğünü hafife almamalı, çünkü bu ayrıcalık pek az insana verilebilir. Beraberinde çok büyük acılar getiren bir ayrıcalıktır bu. Bu acılar nadiren hafifletilebilir. Deli öylesine yalnızdır ki tuttuğu yolda, dünya ve evrenle duygu birliği içinde olsa bile, övgü ve cezanın da . ötesindedir o.
Hepimizin içindeki totalitarizmin üzerine kurulu olan totaliter devletin karsısında, deliler tek basına.
Üstelik biyokimyasal teknoloji ve genetik mühendisliğinin tehdidi altında. Kendimizi koruyamayacaksak, hiç olmazsa bırakalım deliler deliliklerinde özgür kalsınlar. Türümüzün bu hâline mensup olmanın acısını çeşit çeşit hapishanelerimizde değil kendi düş ve davranışlarında yasasınlar. (Sf.61) - Sırtlarında taşıdıkları ürünlerin imajı doğrultusunda giyiniyor, konuşuyor, sevişiyorlar, günlük gerçek hayatlarında reklam dünyasının plastik mutluluğunu yaşıyorlardı.
- Dünyayı dolaşmak, yeni yeni insanlarla tanışmak belki de en zengin eğitim.
- Boşanmanın tarihsel evrimi çocuklara da erişti. Artık Kuzey Amerika ve Avrupa'da çocuklar, yani yasal reşitliği olmayanlar, yasal olarak ebeveynlerine boşanma davası açabiliyor, kazandıkları takdirde de yaşları yedi-sekiz olsa bile, mahkeme kararıyla ailelerinden ayrılıp başkalarıyla yaşayabiliyorlar.