- Arada bir insanın kendini bir başkasının yerine koyması gerek. Ve belli bir sürenin geçmesi. Olayları değerlendirebilmek için. Nesnel olabilmek için.
- Tabii eğer nesnellik varsa, ben öyle yaptım.
- Hiç bir zaman umutsuzluktan bu kadar uzak olmamıştım.
- Çünkü kazazede de bir insanoğludur.
- Ben, hiç değilse insanlarin arasına düştüm. Konuştukları dilden anlamıyorum, doğal ve toplumsal koşulları, alışık olduğum koşullar değil. Ama ıssız adada değilim. Ama tek başıma bir ıssız adada değilim. Bir zindana atılmadım.
- Öğretmen ve ogrenciyim Demek öğrenmem gereken şeyler varmış. Tüm insanlar gibi. Bu da bir mutluluk değil mi? Koşullar ne olursa olsun Bu da bir mutluluk değil mi?
- Yoksa ölümüne bir tanık mı arıyorsun? Hiç bir şey aramıyorum. Yoksa yaşamına bir tanık mı arıyorsun? Eğer öyleyse, korkma, bulunur. Her ikisi içinde.düşsel de olsa. Biri seni düşünür. Nasıl yaşadığını nasıl öldüğünü kurar, başkalarına anlatır,eğer derdin buysa.
- Odamdayım. O zaman başlıyor sorular: yazmak mı, okumak mı? Okumak mı, düşünmek mi? Susmak mı, konuşmak mı?
- İnsanoğlu kendine yetmesini bilseydi, önemli bir sorunu çözümlemiş olurdu.
- Alaaddin geliyor. Gece. Hoca, benim kardeş hasta, diyor. Nesi var? diyorum. Ateşi var çok, diyor. Ölecek. İlaç vereyim mi? diyorum. Hayır, portakal ver, diyor. Portakal yememiştir hiç."