- Gerçek sorular, karşılıkları olmayan, belki karşılıkları beklenmeyen sorular değil midir?
- Odaya doğru ilerlediğimde, ardımdan, Pir. Köyünün yeni öğretmenisiniz, değil mi? diye sordu.
Tanrım! herkes tanıyor beni bu kentte.
Ya da herkes herkesi tanıyor.
Ben hariç.
Kendi dahil, kimseyi tanımayan ben hariç.
Bu kısa süre içinde şaşırmamaya alıştım.
Evet, dedim, ben o'yum. - Alaaddin geliyor. Gece.
Hoca, benim kardeş hasta, diyor.
Nesi var? diyorum.
Ateşi var çok, diyor. Ölecek.
İlaç vereyim mi? diyorum.
Hayır, portakal ver, diyor.
Portakal yememiştir hiç. - '' Bilin ki, sanatçıların öcü korkunçtur. Düş güçleri ne kadar güçlüyse o kadar korkunç.'' S.70
- Bedri Rahmi'nin otoportreleri üzerine Ferit Edgü'nün düştüğü not:
'' Ben 'sen' im; ben 'o'yum. Yani bir başkası olan kendim. Ya da kendim olan bir başkası. Binbir yüzümüz var. Ama bir tek gerçeğimiz.'' - Ayıp değil çıldırmak, bu dağ başında, bu yalnızlıkta, bu ufuksuz topraklarda, bu ıssızlıkta, bu kadınsızlıkta. Ya dayanmaya, dayatmaya vermiş olduğumuz söz?
Biz çıldırırsak burdakiler ne yapsın?
Biz dediğin kim? Burda yalnızsın? - Nereden geldiklerini,niçin geldiklerini bilmeyenler,nereye gittiklerini de bilmezler.
- "Yolcu, bir gün yolunu yitirirsen, artık eski yolunu bulmaya çalışma, yeni bir yol ara kendine." #hakkaridebirmevsim
- GERÇEK YENİLİK
Kaçmak istiyordu.Okuldayken.
Yeni yetmeyken.
Resim yapmak isteyip de yapamazken.
Hollanda'dan kaçmak kolaydı.
Hollanda'dan kolayca kaçtı.Goupil
galerilerine girdi.(Brüksel, Londra, Paris.)
Kendinden kaçmak da(belki?)kolaydı.
Ama ya seni bırakmayan biri, birileri varsa içinde?
İmkansız olan, hem dünyadan, hem kendinden aynı anda uzaklaşmaktır. (Bunu 29 Temmuz 1890 günü denedi.)
Birçok benzeri (geçmişte, o gün, bugün) gibi, dünyanın ayakları altında sarsıldığını duymak değil, aynı zamanda, kendisinin, kendi kendine
yabancılaşması, kendi dışına çıkıp kendine
bakması. Ya da, daha korkuncu: Kendi içine girip
kendine bakması.
O, daha çok bu sonunculardandı.
Dünyanın ayakları altında sarsıldığını
duyduğunda, bu sarsıntıdan ürktü, kendi içine
sığındı, kendi içinde kendini aradı (Ne yalnızlık!)
ve o karanlıkta, kendi varlığının labirentinin
duvarlarında, kendine ait şifreleri çözmeye kalktı.
Dünyaya yeniden baktığında, doğayı, insanları,
hayvanları, bitkileri, çiçekleri artık yeni bir gözle
görüyordu.
İşte onun resmindeki gerçek yenilik budur.
SEL Yayıncılık 2. Baskı, 40. Sayfa - Tanguy, Cezanne'la Van Gogh'u birbirine tanıştırdıktan sonra, adı duyulmamış bu genç Hollandalı'nın birkaç resmini gösterir Cezanne'a.
Cezanne, resimleri uzun uzun inceledikten sonra, tüm doğrucu davutluğuyla Van Gogh'a ?Doğrusunu isterseniz, sizin yaptığınız bu resimler deli resimleri' der.
İstese de, istemese de Descartes'ın torunu olan Cezanne, akıl ile deliliğin sınırlarında dolanan bu resimleri hem görmüş, hem de görememiştir. Onlardaki çılgınlığı görmüş, ama onlardaki yeniliği, özgürlüğü, özgünlüğü, yol açıcılığı görememiştir.