- İki insan birbiriyle tam bir uyum içinde yaşarsa, konuşmadan ya da yarım sözcüklerle bile anlarlar birbirlerini.
- Söyle bana Toprak Ana, gerçeği söyle: İnsanlar savaşmadan yaşayamazlar mı? - Çok güç bir soru sordun Tolgonay.
- Sevgili Toprak Ana, savaş, en çalışkan evlatları, en usta sanatçıları öldürüyor. İşte bunun için ben hayatım boyunca bu cinayetlerden, bu katliamdan nefret ettim, savaşa karış geldim.
- Ah o umut! O hiç sönmeyen ama gerçekleşmeyen korkunç umut!
- Onun tek üstünlüğü bundan ibaretti. Başkalarının gözünde küçük düşmekten korkmamasıydı (Ne oturmasını bilirdi, ne konuşmasını, ne cevap vermesini ve gülmesini... Yoo, yoo, yapamazdı bunları). Bu bakımdan, gözden düşmekten korkmaması bakımından, kendisi bilmese de, çok şanslı sayılırdı. Oysa birçokları hastalıktan değil de, kendini daha büyük gösterme ihtirasından ölürlerdi.
- Herkes gidebilir, herkes kaçabilir ama herkes kendine hakim olamaz, herkes kendine karşı zafer kazanamaz. Cengiz Aytmatov / Gün Olur Asra Bedel
- ...mavi beyaz dalgalar, sanki el ele tutunmuşlar sarımtırak kıyılara doğru atılıyorlardı. Gün dağlar ardına gizleniyor, uzaktaki sular pembeleşiyordu. Kuğu kuşları telaşlı ötüşlerle uçuşuyorlardı. Yükseliyorlar, ardından kanatlarını geniş açarak alçaklara iniyorlar, göle konarak köpüklü sularda çırpınıyorlardı. Evet evet her şey tam o zaman ki gibiydi. Ama Aysel, Aysel, yanımda değildi. Sen neredesin şimdi, benim al yazmalım selvi boylum?
- "Zaman kimseyi kayırmaz, her canlı yaşlanır, her şey eskir..."
- Zaman kimseyi kayırmaz, her canlı yaşlanır, her şey eskir.
- Tanabay her darbeyi indirişte, hu-ha! hu-ha! diye nefes alıp veriyor ve bir yandan da düşünüyordu: En önemlisi savaşı kazanmış olmamız, düşmanı yendik, zaferi kazandık, diyordu. Ve çekiç cevap verir gibi tekrarlıyordu: "Yendik, yendik, dik , dik, dik!" O günlerde böyle düşünen yalnız Tanabay değildi. O günlerde herkes savaşı kazanmış olmanın gururuyla avunuyor ve zafer ekmeğin yerini tutuyordu.