- Coğrafyada uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa, bu yerlerde de mesafeler demir yoluna göre hesaplanırdı. Trenler ise doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir... gider gelirdi...
- "Tartışması bile yapılamayacak bir konu hakkında karar vermek, hüküm vermek gibi bağışlanmaz bir hata ediyorsunuz! Siz bu dünyada gerçeğin nerede olduğunu, gerçek mutluluğun nerede bulunduğunu bilmiyorsunuz. Duygu bir şarkıdan başka bir şey değilse, şarkı söylemek niçin ayıp olsun? Aşk varsa ve hele âşık olmak Allah vergisiyse, niçin ayıp olsun? Dünyada en büyük sevinç âşık olanın sevinci, sevmek-sevilmek sevinci değil midir? Sizler bana şarkı söylediğim için, geçkin yaşımda başıma gelen aşkı, o yüce sevgiyi geri tepmediğim için, çıldırmış, bunamış diyorsanız; ben de sizin yanınızda bir dakika durmam, çeker giderim. Herkese bir yer vardır bu dünyada. Atım Sarala'ya biner sevgilimin yanına giderim. Oradan da onunla birlikte başka dünyalara göçeriz, tâ ki şarkılarımız, türkülerimiz ve bizim davranışlarımız sizi rahatsız etmesin."
- "Bence gerçek mutluluk bir yaz yağmuru gibi apansız geliyor insana. Farkına varılmadan,yaşadıkça, başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerde yavaş yavaş birikiyor,sonra bir yerde toplanıyor. Biz buna mutluluk diyoruz." s.16
- ?Lokmayı ağzıma attım. Garip bir tat, garip bir koku duydum. Bu biçerdövercinin ellerinin kokusuydu. Taze buğday, süt, demir ve benzin kokuyordu. Sonra başka lokmalar yedim. Hepsinde aynı koku vardı. Ama ömrüm boyunca yediğim en tatlı ekmekti bu. Oğlumun ekmeğiydi çünkü. Onu makine yağı ve benzin kokan elleriyle bölmüştü. Sonra oğlumu eğiten, onunla aynı toprakta yaşayanların ekmeğiydi bu. Halkın ekmeğiydi. Kutsal ekmek! Yüreğim kabardı. Düşündüm, bir dal nasıl ağacın parçasıysa, bir ananın mutluluğu da halkın mutluluğundan bir parçadır. Hayat katılaştırdı yüreğimi, ama gene de böyle düşünüyorum. Ben hala ayaktayım, halkım yaşıyor çünkü.?
- -Suvan, hep böyle mutlu olacak mıyız? -Toprak ve su insanlar arasında eşit olarak paylaşılsa, bir de kendi toprağımızdan kendi buğdayımızı biçsek eşsiz mutluluklara kavuşacağız gülüm. Bundan daha büyük mutluluk yoktur Tolgunay. Çiftçi ektiğini biçebildiği zaman mutluluğa kavuşmuş olur.
- Zarife ve Ukubala'nın kendi aralarında günlük hayattan söz ederek gevezeliğe dalmış olmaları da hoş bir şeydi. Mutluluk içinde yüzüyor gibiydiler. Böyle olmalıydı işte. İnsanın mutlu olması için daha fazlasına gerek var mıydı?
- ''Or*spunun biriydim artık. Ah, nasıl tiksiniyorum bu kelimeden! Kumaydım. Hangi kokuşmuş, çürümüş çağda yaratmışlardı bu kumalığı?''
- Kim yaratmıştı? Kuma olmaktan, insanın ruhuyla, bedeniyle tutsakolmasından daha küçültücü şey var mı dünyada? Zavallı kadınlar, mezarlarınızdan kalkın! Kızlıkları ellerinden zorla alınmış kadınların, aşağılanmış kadınların ruhları, kalkın! Kalkın, kötü dünyaları, pis dünyaları titretin! Ben çağırıyorum sizi, ben, sonuncunuz! Ben, başkaldıran kuma''
- ??Ama hayat hiç de kolay değildi. Kendisini kollayıp kayıran dost ya da nüfuzlu akrabaları olmayınca insanın işinde ilerlemesi, iyi bir yere gelmesi pek zordu. Bunu kendisi de anlamış ve bir gün acı acı dert yanmıştı. Kendisinin sadece küçük Boranlı köyünde yitip giden biçare Kazan-gap'ın oğlu olduğunu söylemişti. Zavallı çocuk! İşte simdi o baba da yoktu! En ise yaramaz ama hayatta olan bir baba, en ünlü ama ölmüş bir babadan bin kere daha iyidir.??
- "Mutluluk birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor."