- Sevinçleri bilirim, sevişmeleri bilirim, ağaçları ve dantel dantel çiçekleri bilirim, kadınların dudaklarından şöyle bir uçuveren ahlaksız gülümsemeleri bilirim.
- Sizi bekleyen savaşsa savaş, cinayetse cinayet, içinde zehirli yılanların kımıldandığı üzüm sepeti ise üzüm sepeti, çöllerde yapayalnız dolaşmaksa dolaşmak.
Hektor'u yerlerde sürüyeceklerse sürüsünler, Aşil'i topuğundan vuracaklarsa vursunlar, siz Helena'yı kaçırın.
Sevdiğiniz kulağınızı beğendiyse, kesip ona verin kulağınızı, sonra oturup kulaksız halinizin bir resmini yapın.
Sarı Ayçiçek tarlalarının resmini yapın, sarı buğday başaklarının resmini, tutkular sizi alıp götürüyorsa ve götürdüğü yerde bir şey bulamıyorsanız, sarıların üzerine siyah kargalardan oluşan son bir resim yapın Van Gogh gibi ve tabancanızı ıssız bir tarlada çıkartıp ateşleyin.
Bir kadını fethedemediği için bütün Avrupa'yı fetheden Napolyon'u düşünün. Josephine'i mi kaybetmek daha acıydı, yoksa Waterloo'yu mu diye sorarlarsa, Josephine'i diye cevap verin.
Orospuluk istiyorsanız bütün şehirle yatın, imparatorluk istiyorsanız memelerinizle emzirin Sezar'ı.
Çıldırın artık.
Tutkuların kafeslerini açın.
İğde çiçeği kokuyor her yan, sardunyalar ateş topları gibi, deniz bulutlarla sevişerek uyanıyor.
Paris Helena'yı böyle bir sabah vakti kaçırdı. Otello, Desdemona'yı öldürmeye böyle bir sabahta karar verdi.
Çıldırmanın vaktidir, tutkularınızı koştuğunuz kanatlı arabanızla yola çıkın.
İstediğinize doğru gidin.
İstediğinizi alacaksanız çılgınlığınızla alacaksınız, akıl size yalnızca istemediklerinizi verecek, iğde kokularının, sardunyaların, Paris'in, Helena'nın, Otello'nun aşkına çıldırın. - Hepsi yaralar, sonuncusu öldürür. Öldüren sonuncuya kadar yaralana yaralana gitmek istemiyorum ben artık... En azından ortak yaralar istemiyorum. Yaralanacaksam benim kendi yaralarım olsun, öleceksem benim kendi ölümüm. Bütün ortaklıkları yakıyorum. Ortak olduğum her şey utandırıyor beni.
- Turgenyev'i okumuyorsunuz, Lermontov'u okumuyorsunuz, Refik Halit'i, Halit Ziya'yı, Ece Ayhan'ı, İsmet Özel'i Nazım'ı, Necip Fazıl'ı, Hüsnü'yü, Mallarme'yi, Poe'yu, Dickens'ı okumuyorsunuz.
Neden sizinle ortak olacağız. - İlk sustalı bıçağımı on üç yaşındayken aldım, yeşil bir sapı vardı, bir de sarı küçük düğmesi; düğmesine basınca bıçak bir ok gibi fırlardı yanından, parlak, keskin ve tehditkârdı. Aynı yıl Dostoyevski'yi keşfettim. Delikanlı'yı okudum önce, sonra Karamazon Kardeşler'i. Kitaplarımın sayfalarını sustalımla açardım. Daha o zamandan belliydi ruhumun ikiye çatlayacağı. Bir yanım bıçak ışıltılarında dolaşırdı, bir yanım kitap sayfalarında. Bir yanım hep gürültülü ve kalabalıktı, bir yanım hep yalnız kaldı. Hayata bakan bir yanım hep küstahça dürüsttü, kadınlara bakan bir yanım hep alçakça yalancı. Bir yanım korkaktı, bir yanım kavgaya koşardı. Bir yanım kadınları aldatırken bile onlara sadıktı, bir yanım sadıkken bile kadınları aldattı.
- Kocasının bir başka erkekle kıyaslandığında böylesine güçsüz ve önemsiz görünmesinden içi acıyordu.
- Bazen en tutkulu aşkla bağlı olduğumuzdan en vahşi intikamı almak isteriz.
- Kendisine ait, kimsenin bilmediği bir yaşamı olmalı, orada aşklardan, sevgilerden, duygulardan uzak ilişkiler yaşamalı, bedenin yumuşak ve gizemli hazlarına boğulmalı. Ona güven vermeyen, onu kuşkulandıran bütün kadınlara ve hatta hayata karşı dokunulmaz bir gizli bahçede yaşayabilmeliydi.
- Orgazmın topuklarından kasıklarına yükseldiğini hissettiğin an, o ana kadar olduğun insan olmaktan çıkıp bir başka insana dönüşüyordun; hayatın boyunca içinde gezdirdiğin, senin bir parçan olan, ama tanımadığın bir başkası çıkıyordu ortaya. Cinayet, yazı ya da sevişme bittiğinde içindeki tanımadığın adam, yeniden çıktığı karanlıklara çekilip ortadan kayboluyordu; cinayet anında, yazı yazarken, orgazma ulaşırken yaşadıklarından hemen hemen hiçbir şey hatırlamıyordun.
- Sevdikçe sevdiklerinden daha çok korkan insanların, başkalarına inanılmaz, tuhaf ve yabancı gözüken davranışlarını Sevda'ya anlatamam mümkün değildi. Bunu ne anlar nede buna inanırdı. Ona "Seni çok sevdiğim için seninle olamazdım, sana duyduğum sevgi çok korkuttu beni," diyemezdim. O bir kadındı, sevgiden korkmaz, aksine sevdikçe daha cesur ve atak olurdu. Bense korkuyordum. Bir kadını daha çok sevip, daha çok bağlandıkça, bir gün onu kaybedip yapayalnız acılarla kalmak korkusu büyüyordu ve gittikçe artan bir hızla kıskançlık uçurumundan aşağıya yuvarlanıyordum.