- "Tanrının büyüklüğü nedenleri gizlemekte, kralların büyüklüğü onları bulmakta yatar."
- Aşık olamayan, hiç kimseye bağlanamayan, hem aşık olmak isteyen, hem de aşık olmaktan, birisine bağlanmaktan deli gibi korkan bir kadındı.
- Güzelliği, görende önüne geçilmez bir dokunma isteği uyandırıyordu.
- Mutluluk ölmemektir ey kari.. Ve herkes ölür
- Çünkü insan birini severse onu sevmekten vazgeçme ihtimalini düşünmeye bile tahammül edemez.
- Bir başkasının rüyası mıydı bizim yaşadığımız?
Kaderimizin bir başkasının zihnindeki bulanık görüntülerle belirlendiği bir rüya mıydı bu?
Eğer öyle değil de,hayat çok belirgin,çok net,çok gerçekse,o zaman,bazen bütün geleceğimizi belirleyen tesadüfler neydi? - '' şimdi Atıf abi, sen Kurtuluştaki Şişman Hayganuş'un yerini bilirsin abi, bir ara orada bir karıya takıldım, Karanfil Nebahat diyorlar karıya, abi karı karanfil kokuyor ya, dedim, ulan, bir insan böyle nasıl kokar, sen bir şey sürüyorsun kahpe, karı yemin ediyor, ben böyle doğdum böyle kokarım diye, bizim mısır çarşısında bir hacı emmi var, Hasan'ın babası, kafayı taktım ya abi, atladım gittim ben, dedim hacı emmi karanfil kokusu var mı, ulan zirzop, dedi, sen sabahtan mı çekmeye başladın, lavanta mı limon mu bu, karanfilin kolonyası mı olur, ulan dedim, ben bu karıya kafam iyi gidiyorum da ondan mı bu bana karanfil kokuyor, bir gece içmedim abi, karıyı soydum, baştan aşağı kokladım, karı karanfil kokuyor abi ya...''
- 'Ben yalnızken kendimi hiç yalnız hissetmem, alıştığım sevdiğim bir şey yalnızlık. Hatta yalnızlığı her zaman insanlarla birlikte olmaktan daha fazla severim. Yalnızlığı özlerim. Özlemekten de öte, yalnızlığa ihtiyaç duyarım. Yalnızlığa neden bu kadar muhtacım hiçbir zaman anlayamadım. Bir şey yapmak için istemiyorum yalnızlığı ama yalnızlık bana her şeyi yapabileceğimi düşünme özgürlüğü veriyor. Galiba sırf bu yüzden yaptığım her şeyden vazgeçip yalnız kalmak istiyorum, hiçbir şey yapmadan her şeyi yapabileceğimi düşünmek için.'
- Güzel kadınların uyandırdığı şefkatten korkun.
- bu bedensel bir açlık olsaydı, onun çaresi vardı, bir erkekler sevişir, o kaba ve sıradan açlığı doyurabilirdi.
ama bu bir açlık değildi, bu sürgündeki bir insanın kendi ülkesini, kendi yemeklerini, kendi alıştığı lezzeti özlemesi gibiydi;
karnını doyurmak bu özlemi yatıştırmaya bu arzuyu dindirmeye yetmiyordu