- Şarap bardağını alıp içmeden önce biraz kokladı.
"Ne güzel kokuyor, değil mi, şarabını yapamadığın memleketin ihtilalini de yapamıyorsun galiba." - "İnanırım ki hakikati ele geçirmek için her vakit biraz zahmet iktiza eder, kolayca yakaladığımızı sandığımız hakikatler çoğu kere hakikat adına yakalansın diye ortaya atılmış yalanlardır."
- "Geleceğin, manasız bulmayacağı, alay etmeyeceği, hürmetle hatırlayacağı bir hayatı kaçımız yaşayabileceğiz ki?"
- Para kazanmak için kültüre ihtiyaç yoktur, hatta belki para kazanabilmek için cehalet bir avantajdır, ama para harcayabilmek için kültür gerekir.
- Bir ilişkinin üstüne üçüncü bir insanın gölgesi vurduğunda, o ilişki kararmıyor, tam aksine birden aydınlanıyor, o güne kadar görünmeyen, fark edilmeyen birçok sıyrık, çizgi, onarılmadan bırakılmış çatlak, sert ve üzücü bir ışığın altında ortaya çıkıyordu.
- Sevdiklerimizin ruhlarında oluşan anlık değişimleri, duygu sıçramalarını, her zaman çok da belirli nedenlere bağlı olmayan yakınlaşmalarını ve uzaklaşmalarını, bilinçlerinin alt kısımlarındaki ulaşılmaz bölgelere saklanmış arzularının değişik biçimlerde ve beklenilmeyen zamanlarda ortaya çıkışını izleyebilseydik, herhalde sakin bir denizde suların arasından aniden yükselen bir canavarı gördüğünde, zavallı bir balıkçının hissedeceği korkuyu ve şaşkınlığı hissederdik. Ürkütürlerdi bizi. Hiçbir zaman başka bir insanı , o insan en yakınımız olsa bile, tümüyle tanıyamayacağımızı, iki insanın arasında daima görünmez karanlık alanların bulunacağını, iki insanın asla tam anlamıyla bütünleşemeyeceğini, kimseye kendimizi bütün açıklığımızla gösteremeyeceğimiz gibi kimsenin de kendisini bize bütün açıklığıyla gösteremeyeceğini fark edip, kendimizi bu dünyada yapayalnız hisseder, yüzünü gördüğümüz, sesini duyduğumuz, günlerce, aylarca hatta yıllarca konuştuğumuz, birlikte en gizli zevkleri paylaştığımız birinin nasıl olup da bize yabancı olabildiğini anlayamamanın çaresizliğini yaşardık. Bütün bunları bilebilseydik, en sevdiklerimize bile, en kısa ayrılıktan sonra dahi, ''Kimsin sen'' diye sorma ihtiyacını hissederdik.
- Nilüferler... Yalnızca bu çiçekler, hep bir yerlere gidecekmiş gibi azade ve özgür oluyorlar ama küçük bir havuzun içinde bir yere gitmeden yaşıyorlardı. Hayat da böyle bir şeydi benim için; hep bir yerlere gidecekmiş gibi duran, yalnız ve bir yere gitmeyen bir çiçek. Bütün bir hayatın özeti buydu. Ben de bir yere bağlanmadım ve bir yere gitmedim, öyle solgun bir nilüfer gibi bir havuzun içinde yalnız başıma durdum, köklerimi salamadım, ne olduğum yere sağlamca yerleştim, ne başka diyarlara kaçabildim, içinde durduğum havuzla birlikte kirlenip eskidim. Bana bakanlar, beni seyredenler, beni sevenler oldu ama kimse yakasına takmadı beni, kimse odasına koymadı, kimse beni sulayıp büyütmek için uğraşmadı, onlara ihtiyacım olmadığını, havuzumda tek başına yüzebileceğimi düşündüler, ben de yüzdüm, kederi, yalnızlığı, kirlenmeyi öğrendim ve hayata benzedim.
- Bizim vazifemiz günahkarları cezalandırmak değil kim günahkar kim değil buna karar vermek de bizimhaddimiz değil bu seninle Rabbin arasında.Bizim vazifemiz sana doğru yolu göstermek o yolu bulursan ne ala seviniriz bulamazsan senin için üzülürüz. Hem iyi bir Müslüman günahkarmı diye sormaz iyi bir insan mı diye sorar iyi bir insansan kim olursan ol bir gün iyi bir Müslüman olcağına inanırız
- İnsanlar ölmeyi öğrenemedi ama öldürmeyi öğrendi.Öleceklerine inanmıyorlar ama öldürebileceklerine inanıyorlar.Öleceklerini bilseler öleceklerini hatırlasalar öldürmezlerdi ancak kendisinin de geçici bir fani olduğunu unutan biri bir insan öldürebilir.
- aşktan kaçarak aşkı yakalamak ister herkes ve herkes yakalamaktan korkarak aşkı kovalar.