- Genç kız, bir adamı öldürmüştü.
Mahkeme genç kızı ölüme mahkum etmişti.
Yargıçlar idam kararını okudukları sırada, genç kız için artık yapılacak hiçbir şey kalmadığını gören avukatı birden ortaya fırlamış, genç kızın yanına gidip, üstündeki elbiseleri yırtıp, kızın çıplak bedenini yargıçlara göstermişti:
?Bu memeleri yok etmeye razı olacak mısınız?'
Genç kızın memelerini gören yargıçlar yeniden toplantıya çekilmişler ve o güzel memelere kıyamadıkları için idam kararını değiştirip kızı bir manastırda yaşamaya mahkum etmişlerdi.
Praksiteles, ?hayat kurtaran' o vücudun heykelini yaptı.
Adını, ?Knidos Afroditi' koydu. - Bizi kendimizden kaçıracak, özgürlüğe, bizsizliğe götürecek olan iki muhteşem ve güçlü at, unutuş ve hatırlayıştır.
Kendimiz olduğumuz anları unutmak, kendimiz sandığımız anları hatırlamak isteriz. - öyle geliyor ki sanki hepimiz, içimizde bir başkası için ayrılmış bir yerle doğuyoruz. Bir parçası kayıp bir bulmaca gibi...
- Neden sana acı çektiriyorum sevgilim? Neden hep, ya sana acı çektirmek ya da kendi kendimi aldatmakla geçiyor günler? Biz birimimizin hiçbir şeyi olmayacaktık, ama her şeyi olduk... Seni artık görmeyeceğim. Yıldızları nasıl seyrediyorsam, bundan böyle sana da öyle bakacağım demek.
- ... ve aşk çıplak gezer.
- Yaşamak, kelimelerin soyunmasıdır. Her biri kendince bir biçim, kendince bir renk taşıyan o maskelerin her inişinde hayatımıza bir şeyler katılır; bazılarının katılması bir şeyler eksiltir bizden, bazılarının katılması bir şeyler ekler.
- Büyük kederleri unutturacak büyük mutluluklar bulmak, derin ve keskin acılar yaşamakta olan insanlar için neredeyse imkânsızdır; taşınması zor bir azabın altında ezilen insanlar, bazen büyük bir mutluluk ihtimali kapılarını çalsa da o kapıyı açacak gücü ve cesareti kendilerinde bulamazlar, hatta sessizce durup kapılarını çalan bu beklenmedik yolcu gitsin diye beklerler; kederli insanları yeniden hayata döndürüp yüzlerini gülümsetecek tılsım küçük, ani ve kısa sevinçlerde gizlidir.
- Hakiki aşk kılıç yarası gibidir, yara kapansa da izi kalır...
- En korkunç gerçekler söylemeye değmeyecek kadar basit olan, bildik gerçeklerdir.
- Kitapların da kendi mucizesi vardı. Yazanla okuyan arasında çok kuvvetli bir bağ oluşturabiliyordu...