- "Gökte gezen beyaz bulut, Ne olur alıp götürsen beni, Yıllanmış acılardan, Umarsız sevdalardan, Yitik dostluklardan, Kanıksanmış kavgalardan Ne olur alıp götürsen Öğrensem insan olmayı."
- "Dar yollara düşmüşüm bir başıma. Odamda üstüme üstüme yürüyen duvarlara Ve yüreğimi kanatan bu ağrıya dayanamayarak attım kendimi sokaklara...
- Gün gelir anımsar bizi bu sokaklar. Dar kaldırımların gölgelerimizi özleyeceği tutar. Ağaçların gövdelerindeki o eski yara depreşir. Lambaların ölgün ışıkları biraz daha kederlenir. Bir kız yürür yanı başımda Seke seke bulutların üzerinden. Bir serçelerde vardır bu telaş, Bir de onun küçük ellerinde, Bizim işimiz deniz mavisi çakıp, Karanlık yakmak..
- "Soluk almak, yemek içmek, ısınmak neden yetmiyor bu adama? Neden anlam katmak istiyor, anlama gereksinimi olmayan yaşama?"
- ..Sen yoktun, Yokluğunla kalkardı ada vapurları, Gölgelerimiz gezinirdi ağaçlıklı yollarda, Kayalıklarda seslerimiz çınlardı, Deniz seni sorardı bana. Sen yoktun, Tüm dünyayı değiştirebilirdim, Oysa aynalarda eskiyor yüzüm. Ne yana baksam karşımda bir anı, Meğer İstanbul ne çok benziyormuş sana. Sen yoktun, Omuzlarımda paramparça bir yürek, Göğüs kafesimde karmakarışık bir kafa, Kıvranarak olayların burgacında, Gezinirim sensizlikle, deliliğin sınırlarında. Sen yoktun, Kanayan sevdan vardı, yeryüzü ıssızlığında
- Aşk bitti. Ama o zehir tadı. Ansızın dönüverecekmiş gibi Damağımı yakıyor.
- Fırtına Nakış nakış öfkeyle dokulu, hırçın ama kırık dökük; bakmayın ana avrat küfrettiğine o gözyaşları içinde bir çocuk.
- İhanet tırnağınla, tenime kazıdığın gül, koktuğu vakit,kanıyorum
- Gün gelir anımsar bizi bu sokak.
- Gel, Dallarda tomurcuklanan bahar gibi aydınlansın içim. Güneş ol karakıştan kalan son karları da erit. Dağlardan dökülen soğuk sular gibi süzül yaralı yüreğime. Gel, Soğuktan kavrulan yüzüm renklensin. Çatlamış dudaklarım senin gelişine gülümsesin. Ayrılırken eğdiğin o güzel başını kaldır. Gözyaşlarını sil artık. Memleketimin toprağının, denizinin, Gökyüzünün rengiyle bak bana Gözlerinde ayışığındaki denizler gibi çelik renkli parıltılar oynaşsın. Küçük kızımız, yoksul evimiz gibi Umutlarımız, özlemlerimiz ortak seninle. Biz ki ellerimizin kanamasına aldırmadan En sert kayalara en güzel biçimleri vermişiz. En güçlü fırtınalar bile, Sürükleyip götürememiş bizi istediği yöne. Zulüm kol gezerken sokaklarda Bir kat daha güzelleştirmişiz delikanlı günlerimizi. Varsın ayrılık bu defa uzunca sürsün biraz, Hasret tatlı tatlı sancısın yüreklerimizde. Ben burada gözlerinin ışığından Yüreğinin sıcaklığından ayrı düşmüş olsam da, Sen şehrinde bir başına kalsan da İkimiz de insanlığın bu büyük uğraşında oldukça, Ne dağlar, denizlerle örülü uzaklık, Ne birlikte yaşayamadığımız günlerin kahrolası boşluğu Yaralayamayacak, dünya kurulalı beri yaşanan tüm içten sevgiler gibi güzel ve sade olan sevdamızı.