- Haksızlığa, hakarete dayanamıyorum. Türk Siyasî Tarihi'nin işkence görme rekorunu kıracak kadar zulüm görmeme budur sebep!
- Alıp götürürler
"Gitmem" diyemem.
Bir tenhada dört bir yanım tutarlar.
Boynumu yedi yerden kırar atarlar. - Beni asıl üzen yaşayışını hor görürcesine kendini savrukluğa vermendir. Aslında yalnızlık duymayan, can sıkıntısı çekmeyen sade hayvanlardır!
- Gel haberi nerden verek
Hilafsız vurulacaktı
Emir, emirdi.
Kolu terfiyeli, omzu rütbeli
Ve yüreği demirdi arttakilerin.
Vurulmuşum.
Sınırın kuytuluk bir boğazında
Vakıtlardan bir sabah namazında
Yatarım kanlı, upuzun. - Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık... - Bir daha hiçbir ana doğurmaz seni.
Bir daha hiçbir cihan bulamaz seni - Bilirsin, ölüm benim için çok önemsiz bir şey değilse de bu hususta sabıkalıyım da! Ölürüm ha! Ne güzel yaşıyorduk be! Nasıl da yaşatırsın. Kaç bin kere söyleyeyim, öyle yaşatan öyle sevdirensin ki.
- "Namusluca yaz." deyişin de bir tuhaf! Sanki hayatımda "namusluca" geçmeyen, yaşanmayan bir an varmış gibi.
- ...Elbette ki önce sen! Nem var ki başka! Ha, neyini mi merak ederim? Serçe parmağındaki tüyden, kulak memendeki tatarcık ısırığına, düşlerine, esnemene, şıpıdık terlikle mutfaktan çıkışına kadar nen varsa!
Gözlerini öperim. Ama gene yarımım. sf/102 - Başın pınar, ayakların göl olsun! sf/133