- Bir eylemin ertesini, sonuçlarını göze alabilirse ya da bunlara kayıtsız kalabilirse, insanın yapamayacağı şey yoktu.
- Yerlerinize geçin diye bağırıyor Yargıç savunma günü bugün Avukat ayağa kalkıp çantasından birkaç kağıt çıkarıyor okuyor sayın yargıçlar sonsuz bir boşlukta bir ışık günü öteden iş hanının köşesindeki kestanecinin mangalından sıçrayan bir kıvılcım gibi görünen ateş parçasının çevresinde ağır ağır dönen bir toprak yığını üstünde ne yaptıklarını bilmeden kıpırdayan birbirlerini öldürmeseler de öleceklerini bilen sorular soran varlıklardan Yargıç kürsüye vuruyor savunmanızı öldürme hakkı üstüne kurduğunuz anlaşılıyor.... diye devam ediyor gidiyor.
- Güçlüğü umutsuzca zorlamak bile güzeldi.
- İnsanların düzeninde bütün ayrıntılar önemliydi.
- Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir bem miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?
- - Beni çok düşünmeni istemem. - Nedenmiş o! Düşünmeden edemem, biliyorsun, seni seviyorum ben. ..."Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça, iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?"
- Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğretecem.
- Bütün bu sizler, izler, uzlardan sıkılırım ben. Yapmacık, fazlalık gibi gelirler bana. İkinci konuşmamda 'sen' diyemeyeceğim biriyle bir daha konuşmam.
- -Galiba sizi anlıyorum. -Yanılıyorsun. "Siz" anlanamaz, "sen" anlanır. Bazı kitaplarda "sizi seviyorum"u okuyunca gülerim. Sanki "siz" sevilirmiş. "Sen" sevilir, değil mi?
- - Neden bu kadar kötümsersin? - Sen neden değilsin? Çevrene bakmıyor musun? En mutlu görünenlerine bile? Bütün bunlar üç oda, bir mutfak, iki çocuk ile başlıyor. Sonra? Haydi bayanlar, baylar! Bu fırsatı kaçırmayın. Siz de girin, siz de görün. Üç perdelik dram. Birinci kısım: Dağlar dümdüz. İkinci kısım: Ne çok tepe! Üçüncü kısım: Ova batak. Bugünlük bu kadar baylar. İyi geceler. Yarın gene bekleriz.