- Kapkaraydı içi. Onu dinleyen, şehri üst üste dolduran yapılardaki insanların içinde bir tek mutlu kişi bile yok sanırdı. ?Neden bu kadar kötümsersin?? dedim. ?Sen neden değilsin?? dedi. ?Çevreni görmüyor musun??
- Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanalar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. ? Yusuf Atılgan, Aylak Adam
- Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak. Kasabanın ileri gelenleri için genç adamı öldürtmek çok kolaydı. Gene de, saçma da olsa, tek başına birşeyler yapılabileceği sanısını veriyordu; insan katılıyordu bu yalana.
- ?- Bütün bu ?siz?ler, ?iz?ler,?uz?lardan sıkılırım ben.Yapmacık , fazlalık gibi geliyor bana. İkinci konuşmamda ?sen? diyemeyeceğim biriyle bir daha konuşmam. Ne dersin(iz)? - Galiba sizi anlıyorum. - Yanılıyorsun. ?Siz? anlanamaz , ?sen? anlanır. Bazı kitaplarda ?sizi seviyorum?u okuyunca gülerim. Sanki ?siz? sevilirmiş! ?sen? sevilir değil mi?. - Galiba seni anlıyorum. ?
- Bir eylemin ertesini, sonuçlarını göze alabilirse ya da bunlara kayıtsız kalabilirse, insanın yapmayacağı şey yoktu.
- Gözleri, ağzı açık, bacakları gerilerek, çırpınarak sallanırken kollarını kaldırıp başının üstünden ipi tutmaya uğraştı. (Ne oldu? Yapmayı unuttuğu bir şeyi mi anımsadı birden? Ya da yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş bu olağanüstü yaşam armağanını korumak, her şeye karşın sağ kalmak, direnmek olduğunu mu anladı giderayak? Yoksa bilinçsiz canlı etin ölüme kendiliğinden bir tepkisi miydi bu?)
- Yoksa kişi, dışardakilerden hiç mi kurtulamayacaktı?
- Değişmez tek bir kesinlik vardı insan için: Ölüm.
- İpi boynuna geçirdi; düzeltti. Tam o sırada dışarıdan birkaç arabanın korna seslerini duydu; başka araçlar da katıldılar buna; kornalar, tren düdükleri, fabrika düdükleri arasız, kesintisiz ötmeye başladılar. Neydi bu? Kulakları mı uğulduyordu? Yoksa dışarının, başkalarının bir çağrısı mıydı? Yüzünü buruşturdu. Sağdı daha, her şey elindeydi. İpi boynundan çıkarabilir, bir süre daha bekleyebilir, kaçabilir, karakola gidebilir, konağı yakabilirdi. Dayanılacak gibi değildi bu özgürlük.
- Dayanılacak gibi değildi bu özgürlük.