- Mahmut bey gibi iyiler, yürekliler hep ölecek anlaşılan. Ne tuhaf, gâvurlar kovulduktan sonra buralar tümden korkaklarla, sünepelere kalacak.
- İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri, olamadıkları "kişi"yi anlatırlar.
- Sus bağırma! Sonra böyle olduğuna inanırız. İnsanlar haksızken daha çok bağırırlar.
- İnsanlarda anlayamadığı bir şey de gazete okumalarıydı. Neden her sabah içlerini karartmak gereğini duyarlardı acaba? Futbol maçı hastalarınınkini anlıyordu. "Ya ötekiler? Binlerce gazete satılıyor bu şehirde. Örneğin şu yaşlı adam! Yoksa FATİH'TE İKİ EV YANDI başlığını görüp 'İyi, Benim orada evim yok,' düşünebilmek rahatlığı için mi okur? BİR ADAM KARISINI ÖLDÜRDÜ. 'İyi etmiş. Kim bilir ne namussuzdu.' ÇİN'DE İSYAN. 'Beter olsunlar, kırsınlar birbirlerini. Bize dokunmasınlarda!..' Bu 'biz' dediği daha çok 'ben' değil mi? 'Ben, benim, bana, beni!' Herkes 'Ben'.
- Sustu. Konuşmak lüzumsuzdu. Bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.
- İnsanlarda anlamadığı bir şey de gazete okumalarıydı. Neden her sabah içlerini karartmak gereğini duyarlardı acaba? Futbol maçı hastalarınınkini anlıyordu.Ya ötekiler? Binlerce gazete satılıyor bu şehirde. Örneğin şu yaşlı adam! Yoksa "Fatih'te iki ev yandı başlığını görüp, iyi benim orda evim yok" diye düşünebilmek rahatlığı için mi okur? Bir adam karısını öldürdü. İyi etmiş, kim bilir ne namuzsuzdu. Çin'de isyan. Beter olsunlar, kırsınlar birbirlerini. bize dokunmasınlar da!... Bu biz dediği daha çok ben değli miydi? Ben, benim, bana, beni!...
- önlerde bir yerde oturur, yanağı avcuna dayalı filmi seyreder, tam beni düşünmesini istediğim zaman beni düşünürdü.
- Sustu.Konuşmak gereksizdi.Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti.Biliyordu; anlamazlardı.
- Duvarlarda griler, uçuk maviler asılıydı. Temmuz sarısı, mayısın esmerimsi yeşili...Ayşe insan resmi yapmazdı. " -İnsanlardaki her duygu bir renktir," derdi. Gözünün merceğinde donuk bir istek, kara... Saçlarını karıştırırken tutar elini öperdi. Sonra Apassionata'nın kafasında boyadığı rengi düşünürdü. Kırmızısı benekli upuzun bir boz...
- "okuldan suratımda çürükler, tırnak yaralarıyla döndüğüm günler babam, "görürsünüz, adam olmayacak bu çocuk," derdi. konuşmazdım. sevinirdim. babam adamsa ben olmayacaktım. "büyüyünce bıyık bırakmayacam" derdim kendi kendime. ertesi gün daha çok dövüşürdüm. ötekiler benden yıldılar. öğretmenler babama yazarlardı. iyi ki okumamı istemiyordu. yoksa ona inat okumazdım. "okuyup da ne olacak? iş adamı olmalı," derdi. teyzem ona çıkışırken, ben iş adamı olmamaya karar verdim. bazı kere teyzem bana büyüyünce ne olacağımı sorardı. "bilmiyorum," derdim. "komisyoncu olmayacam ben." gülerdi. başını sallar, "sen," derdi, "bu kötü adamın yüzünden azap çekeceksin."