- ''Biliyorum sizi. Küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. Büyüklerinden korkarsınız. Akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. Sizi bekleyenler vardır. Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?''
- Sanki onu tanıyormuşum, görsem bilecekmişim gibi bakıyorum geçenlere.
- insanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. olmak istedikleri, olamadıkları kişiyi anlatırlar.
- "elindekileri karyolanın altına boş bavula koydu. çevresine bakındı. yoktu. oturma odasını da aradı. orada da yoktu. bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. kadınlar da böyleydi. dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu."
- Kucağında paketlerle kaldırımdan inip karşıya geçerken bir gıcırtıyla ürperdi. Az ötesinde durmuştu araba. Sürücü başını salladı; gülümsedi. O da gülümsedi; 'Özür dilerim' dedi. Kaldırımdan geçenler de durmuş gülümsüyorlardı. Hızlı hızlı yürüdü. Tatlı bir kazaydı bu; ama insanın ölmesi nasıl da kolaydı.
- İstemeden kirleniyor insan.
- ''Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak.''
- Söylenecek, yapılacak ne çok şey vardı. Birini seçmek gerekti.
- ? Ressam mı? diye sordu annem. ? Değil. Aylakmış; öyle diyor.
- ? Neden bu kadar kötümsersin? ? Sen neden değilsin? Çevrene bakmıyor musun? En mutlu görünenlerine bile? Bütün bunlar üç oda, bir mutfak, iki çocuk düşü ile başlıyor. Sonra? Haydi bayanlar, baylar! Bu fırsatı kaçırmayın. Siz de girin, siz de görün. Üç perdelik dram. Birinci kısım: Dağlar dümdüz. İkinci kısım: Ne çok tepe! Üçüncü kısım: Ova batak. Bugünlük bu kadar baylar. İyi geceler. Yarın gene bekleriz.