- Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.
- Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
- Hayattayken kaderim buydu, ölümümden sonra da böyle olsun.
- ?Ne var ki kaderin tüm beklentilerimi yerine getirmesi ve benim de bunun ötesinde hiçbir şey talep etmeyişim bir alışkanlık haline geldiğinden bu hal giderek yaşamımda bir heyecan eksikliğine ve cansızlaşmaya yol açtı. O dönemde bazı yarı farkındalık anlarından bilincine tam varmadan içimde özlemini çektiğim şey arzulardan ziyade, arzulama arzusuydu; daha güçlü, daha bağımsız, daha tutkulu, daha doyumsuz istek duyma, daha yoğun yaşama, belki de acı çekme ihtiyacıydı. Fazlasıyla aklı başında bir yöntemle varoluşumdan bütün çelişkileri uzaklaştırmıştım ve bu çelişki yokluğu canlılığımı söndürüyordu. İsteklerimin giderek daha da azaldığını ve zayıfladığını, duygularıma bir tür donukluğun yerleştiğini görüyordum; belki de en iyisi şöyle ifade edecek olursam, bir tür ruhsal iktidarsızlık ve yaşamda tutkuyla yer alabilme yetersizliği hissettiğimi söyleyebilirim.?
- ...bu dünyada yoksul insanın hep ezilen, aşağılanan kurban edilen insan olduğunu biliyordum...
- "Sana beni asla tanımamış olan sana"
- Fakat sen gülümsedin ve teselli etmek istercesine şöyle dedin:"Ama yolculuklardan dönülür." "Evet" diye cevap verdim, "geri dönülür, ama o zaman zaten artık unutulmuştur.
- Fakat sen gülümsedin ve teselli etmek istercesine şöyle dedin:"Ama yolculuklardan dönülür." "Evet" diye cevap verdim, "geri dönülür, ama o zaman zaten artık unutulmuştur.
- Ama şunu yalnızca hissetmeye çalış: oradaki her nesne sanki tutkumla doluydu, çocukluğumun, özlemimin simgesiydi: apartmanın önünde seni binlerce defa beklediğim kapısı, hep senin ayak seslerine kulak verdiğim ve seni ilk defa gördüğüm merdivenler, bütün ruhumla baktığım göz deliği, daire kapının önünde duran ve bir zamanlar üstüne diz çökmüş olduğum paspas, anahtarın kilidin içerisinde dönmesinden çıkan ve beni hep yattığım pusudan sıçratmış olan ses. Bütün bir çocukluğum, bütün tutkum işte orada, o birkaç metrelik yerde yuvalanmıştı, orası benim bütün hayatımdı ve şimdi bu hayat bir fırtına gibi üstüme çökmekteydi, çünkü arzulanan her şey, ama her şey gerçekleşmişti ve ben seninle yürüyordum, senin evindeydim, bizim evimizdeydim.
- Seni sen kim isen o olarak seviyorum, sıcakkanlı ve çabuk unutan, kendini veren ve sadık kalmayan, seni yalnızca her zaman kim idiysen ve şimdi de hâlâ kimsen o halinle seviyorum.