- Çocuk ansızın sert bir hareketle elini onun elinden çekip durdu. Kırmızı bir yüzle ve neredeyse amirane bir ifadeyle yaşlı adama sordu:"Tanrı peki? Bu soyguna neden göz yumuyor? Bize neden yardım etmiyor? Onun adil ve her şeye kadir olduğunu sen söylemedin mi? Neden doğruların değil de, haydutların yanında yer alıyor?" (Sayfa 34)
- "Belki bizim gerçek yolumuz budur, hüzünle geriye ve özlemle ileriye bakarak, huzuru arayarak ama daima huzursuzluk içinde sürekli yollarda olmamızdır." (Sayfa 36)
- Böyle olağanüstü, dahice bir oyunun ister istemez göreceli ustalar yaratacağı gerçeğini uzun zaman önce anlamıştım; ama dünyayı yalnızca siyah ile beyaz arasındaki dar yola indirgeyen, otuz iki taşı bir oraya bir buraya, bir ileri bir geri oynatarak hayatının zaferini kazanmaya çalışan kıvrak zekalı bir insanın yaşamını kafada canlandırmak ne kadar güç, ne kadar olanaksızdı; bu insanın yeni bir oyuna başlarken piyon yerine atı yeğlemesi olay yaratır ve bir satranç kitabının ufacık bir köşesinde adının geçmesiyle ölümsüzlüğe ulaşmasını sağlar; bu insan, bu akıl insanı, aklını kaçırmadan on, yirmi, otuz, kırk yıl boyunca bütün düşünme gücünü tekrar tekrar aynı gülünç amaca yöneltir: bir tahtanın üzerinde tahta bir şahı köşeye sıkıştırmak! Sayfa :23
- Henüz tanışmamamıza rağmen, bütün akşam boyunca elimde olmadan seni düşündüm. Benim yalnızca bir düzine kadar ucuz, eskimiş karton ciltli kitabım vardı, onları her şeyden çok severdim ve hep yeniden okurdum. Ve şimdi bütün bu harika kitapların sahibi ve okuru olan, bu dillerin hepsini bilen, bunca zengin ve aynı zamanda da bunca bilgili biri acaba nasıl bir insandır, sorusu kafamı kurcalıyordu. İç dünyamda olağanüstü denilebilecek, derin bir saygı, bu kadar çok kitabın varlığı düşüncesiyle birleşmişti. Kafamda senin resmini çizmeye çalıştım: O resimde gözlüklü, uzun beyaz sakallı yaşlı bir adamdın, bizim coğrafya öğretmenimize benziyordun, sadece ondan çok daha iyi, güzel ve yumuşak başlı biriydin ?seni kafamda yaşlı bir adam olarak canlandırdığım halde, nasıl olup da daha en baştan aynı zamanda yakışıklı olman gerektiğine bunca inanmış olduğumu bilemiyorum. O gece ve daha tanımadan, hayatımda ilk defa olmak üzere, senin hayalini kurmuştum.
- Zamanla herkesin sende hissettiği bir şeyi ben bilinçaltımda algılamıştım, sen ikili bir hayat yaşıyordun, bir yönüyle aydınlık,tamamen dünyaya açık bir yüzey, öteki yönüyle ise çok karanlık ve sadece senin bildiğin bir yüzey ?bu dipsiz derinliklerdeki ikili yapıyı, senin varlığının sırrını ben, yani daha on üç yaşında olan çocuk, sihirli bir çekim gücünün etkisiyle daha ilk bakışta hissetmiştim.
- ...içimin bir zamanlar ne kadar ölü olduğunu asla bilmediler...
- ...bu dünyada bir zamanlar bir Rembrandt'ın, bir Beethoven'ın, bir Dante'nin, bir Napoleon'un yaşadığı hakkında en ufak bilgisi bulunmayan birinin kendini büyük bir insan sayması son derece kolay değil midir?
- ...dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.
- Bize hiçbir şey yapmadılar, sadece mutlak bir hiçliğin ortasına koydular çünkü bilirsiniz ya, yeryüzünde başka hiçbir şey insan ruhunu hiçlik kadar baskı altına alamaz.
- Goethe, Schiller, bunların hepsi şiirden bir seyahatten döner gibi döner, bir başka ülkeden döner gibi, bazen yorgundurlar, ama dinlenmiş zihinleri ve sağalmış ruhlarıyla: Hölderlin şiir halinden geriye gökten düşer gibi sert bir çarpmayla döner ve yaralanmış, parçalanmış, gizemli bir şekilde fırlatılıp atılmış olarak kalır nesneler dünyasında.