STEFAN ZWEIG, Yazar, ALM: 1942, TR: 2011 (33.Baskı), Can Yayınları, Çeviren: Ayça Sabuncuoğlu, 71 sf.
***...ŞİDDETİN egemenliğine karşı koyamayan ve MAT edilen ÖZGÜRLÜĞÜN ele alındığı 'Satranç', yazarın NAZİLERDEN kaçarak sığındığı ve öldüğü (1942) Brezilya'da yazdığı, SON KİTABIDIR.***
-Kitabın sunuş yazısında Şebnem Sunar'dan alıntı-
Anlatıcı:
-...kendi deneyimlerimden "KRALLARIN OYUNU"nun (Satranç), gizemli çekiciliğini biliyordum; insanevladının düşünüp bulduğu oyunlar arasında, rastlantının her türlü despotluğuna karşı koyan ve zafer kupalarını yalnızca AKLA ya da daha çok SEZGİSEL yeteneğin belirli bir biçimine veren bir oyun. Ama satranca oyun demekle, haksız bir kısıtlama yapmış olmuyor mu insan?
Satranç aynı zamanda bir BİLİM, bir SANAT değil mi, ...BÜTÜN KARŞIT ÇİFTLERİN bir kerelik bileşimi değil mi?
Hem çok eski hem de yepyeni, düzeneği hem mekanik hem de hayal gücüne bağlı, hem sabit geometrik bir alanla sınırlı hem de bileşimleri sınırsız, hem sürekli gelişen hem de kısır, hiçbir şeye götürmeyen bir düşünme, hiçbir şeyi hesaplamayan bir matematik, yapıtları olmayan bir sanat, maddesi olmayan bir mimari, bununla birlikte varlığıyla BÜTÜN KİTAP VE YAPITLARDAN DAHA DAYANIKLI olduğu su götürmez, bütün halklara ve bütün zamanlara ait olan tek oyun; can sıkıntısını öldürmesi, zihin açması, ruhu canlandırması için Tanrı'nın onu yeryüzüne gönderdiğini kimse bilmez.
Dr.B. :
NAZİLER, dünyaya karşı ordularını güçlendirmeye başlamadan çok önce, BÜTÜN KOMŞU ÜLKELERDE aynı derecede tehlikeli ve eğitimli başka bir ordu kurmaya başladı; HAKLARI ÇİĞNENMİŞ, İHMAL EDİLMİŞ, GÜCENDİRİLMİŞ İNSANLAR ordusu (Sağda 1929 krizinde Almanya halkı). Her resmi dairede, her işletmede "adamları" yuvalanmıştı, ...her yerde casusları vardı.
...(Gestapo'nun hapsettiği otel odasında Dr.B.) Bizi tümüyle HİÇLİĞİN İÇİNE yerleştirdiler, ...yeryüzünde hiçbir şey İNSAN RUHUNA HİÇLİK KADAR BASKI YAPMAZ.
...İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz. İnsan YALNIZ KALIR. YALNIZ. YALNIZ.
-(4 ay sonra sorgulama odasından aldığı kitap için Dr.B.) sakladığım kitap bir SATRANÇ ALBÜMÜYDÜ, 150 ustanın oyunundan oluşan bir toplamaydı. Kilit altında olmasaydım, o ilk öfkeyle kitabı açık bir pencereden fırlatırdım, çünkü bu saçma sapan şeyle ne yapabilirdim ki?
-...yatak ÇARŞAFIMIN tesadüfen iri kareli olduğunu fark ettim. Doğru katlayınca, 64 kareyi oluşturmayı başardım. ...EKMEĞİMDEN kopardığım küçük parçaları birleştirip gülünç ve yamuk yumuk satranç taşları yapmaya başladım, ...(iki hafta sonra) satranç kitabındaki konumları gözümün önüne getirmek için yatak çarşafındaki ekmek parçalarına bile gerek duymadım ve 8 gün sonra kareli yatak çarşafı da gereksiz oldu; başlangıçta soyut gelen a1, a2, c7, c8 gibi işaretler, BEYNİMİN İÇİNDE görsel, plastik konumlara dönüştü kendiliğinden.
...Bunu izleyen 14 günün sonunda, kitaptaki her oyunu kolayca ezbere -ya da profesyonellerin dediği gibi GÖZÜ KAPALI- oynayabiliyordum. ...150 turnuva oyunuyla odanın ve zamanın boğucu tekdüzeliğine karşı kusursuz bir silah geçmişti elime. ...satrancın eşsiz bir yararı vardı, sezgisel enerjinin daracık bir alana yönlendirilmesiyle en ağır düşünce eyleminde bile beyni gevşetmiyor, tersine KIVRAKLIĞINI VE ESNEKLİĞİNİ artırıyordu.
-Önceleri ustaların oyunlarını makine gibi oynarken, zamanla içimde SANATSAL, heves dolu bir anlayış uyanmaya başladı. Saldırı ve savunmanın inceliklerini, hilelerini ve güçlüklerini öğrendim; İLERİYİ GÖRME, bileşimler yapma, çabuk karşılık verme yöntemlerini kavradım. ...Taşların SONSUZ yer değiştirmesi sessiz hücreyi her gün canlandırıyordu.
-(2.5 ay sonra) ...oyunlar, 20-30 kez oynadıktan sonra, yeni olmanın, şaşırtıcı olmanın getirdiği çekiciliği yitirdiler, ...artık sürpriz, gerilim, sorun kalmamıştı. ...eski oyunların yerine yenilerini bulmalıydım. Kendimle, daha doğrusu KENDİME KARŞI OYNAMAYA çalışmalıydım. ...mantıksal açıdan bu bir saçmalıktı. Satrancın çekiciliği temelde bir tek şeyden kaynaklanır: Stratejinin farklı beyinlerde farklı biçimlerde gelişmesinden. ...aylarca bu olanaksız, bu saçma şey üzerinde çalıştım. ...başka seçim şansım yoktu. ...hiçliğin beni boğmaması için, KENDİMİ SİYAH VE BEYAZA BÖLMEYİ en azından denemek durumunda kaldım.
...Siyah ve beyazdan oluşan her iki ben de yarışa girmeden edemiyordu ve her ikisi de yenmek, kazanmak için kendine göre bir HIRSA, bir sabırsızlığa kapılıyordu. ...Bir tanesi yanlış yapınca, öteki ben sevinçten havalara uçuyor ve aynı anda da kendi beceriksizliğine kızıyordu.
...bütün benliğim ve duygularımla o kareli alana çakılıp kaldım. Oyun SEVİNCİ oyun HEVESİNE dönüşmüştü, oyun hevesi oyun DÜRTÜSÜNE, çılgınlığa, yalnızca uyanık olduğum saatleri ele geçirmekle kalmayıp yavaş yavaş uykuma da sızan tutkulu bir ÖFKEYE. ...sorgulamalar sırasında bile... uğursuz bir açgözlülükle hücreme geri götürülmeyi, böylece oyunumu, delice oyunumu sürdürmeyi bekliyordum yalnızca. ...Oyunumu bozan her şey bana batıyordu: SATRANÇ ZEHİRLENMESİ.
...("satranç oyna" diye gardiyanın boğazına sarıldığı için) bir sabah uyandığımda hastanedeydim. ...Sonrasında serbest bırakıldım.
Anlatıcı:
-(Dr.B.'nin bir gemi yolculuğunda gördüğü Dünya Satranç Şampiyonu Czentovic için) ...profesyonellere özgü bir KURULUKLA davranıyordu. ...Bütün YONTULMAMIŞ varlıklarda olduğu gibi onda da GÜLÜNÇ bir KENDİNİ BEĞENMİŞLİK vardı. ...bir Rembrandt, bir Beethoven, bir Dante, bir Napoleon hakkında en ufak FİKRİ OLMAYAN birinin, KENDİNİ BÜYÜK İNSAN SANMASI aslında o kadar KOLAYDIR ki.
-(Şampiyon Czentovic ile eski mahkum Dr.B.'nin satranç maçında) ...her iki rakibin yaradılışlarındaki RUHSAL KARŞITLIK, oyun ilerledikçe giderek daha somut olarak ortaya çıktı. ...Şampiyon bütün oyun boyunca KAYA GİBİ kıpırdamadan durdu, donuk gözlerini satranç tahtasından ayırmadı; onun için düşünmek, bütün organlarının en yüksek düzeyde çalışmasını gerektiren fiziksel bir zorlamaydı sanki. Buna karşın, Dr.B.'nin hareketleri son derece rahat ve kayıtsızdı. Sözcüğün tam anlamıyla bir AMATÖR olarak yalnızca oyunun KEYFİNİ çıkarırken kendini hiç sıkmıyordu.
...Czentovic'in sonu gelmeyen DÜŞÜNME SÜRELERİ, Dr.B.'yi gözle görülür biçimde sinirlendirmeye başladı. ...değişik bileşimler düşünmede Czentovic'ten yüz kat daha HIZLI olduğu belliydi. ...(rakibinin düşünme süreleri uzadıkça) bazen sinirden ayağa kalkıyor art arda sigara yakıyordu. ...42.hamlede..."İşte! Tamamdır!" diye bağırdı, geriye yaslandı, ...meydan okuyan bakışlarını Czentovic'e dikti! Ansızın gözbebeğinde bir ışık parladı. ...Şampiyon oyundan çekilmişti. ...Adı sanı duyulmamış, kim olduğu bilinmeyen Dr.B., yeryüzünün en güçlü satranç oyuncusunu YENMİŞTİ!.
-Şampiyon, "BİR OYUN DAHA?" diye sordu. "Elbette," diye yanıtladı Dr.B. Halbuki doktoru satranç zehirlenmesi geçiren bir hastanın satranç tahtasına yaklaşmamasını kesin bir dille UYARMIŞTI ve kendisi de bana yalnızca bir deneme oyunu oynayacağını söylemişti. Kendisini YORMAMASI için uyardıysam da dinlemedi.
Bir anda iki oyuncu arasında yeni bir şey oluştu; tehlikeli bir gerilim, tutkulu bir nefret. ...birbirlerini YOK ETMEYE YEMİNLİ iki düşmandılar.
...bu eğitimli taktik oyuncusu, yavaş oynayarak rakibini yoracağını ve sinirlendireceğini çoktan öğrenmişti. ...oyun ölü gibi bir tempoda sürüp gitti. Czentovic sanki giderek daha da TAŞLAŞIYORDU; ... bir aradan ötekine geçtikçe Dr.B.'nin davranışları daha da tuhaflaştı. Oyuna hiç katılmıyormuş, bambaşka bir şeyle ilgileniyormuş gibi görünüyordu.
...aniden öyle yüksek sesle bağırdı ki, hepimiz yerimizden sıçradık:
"Şah! Şah mat!".
..."Üzgünüm ama ben şah mat görmüyorum."
Gerçekte de bir matın olmadığını bir çocuk bile görebilirdi.
...kendisini kolundan tutarak uyardığım ve oyunu bırakmasını istediğimde kendine geldi ve "Söylediğim şey tam bir saçmalık elbette. Oyun tabii ki sizin. ...Bu rezalet için özür dilerim, bu SON SATRANÇ OYUNUM olacak" dedi.
(Bu kitabını yazdıktan sonra Zweig, karısı Lotte ile birlikte intihar etmiştir-FNK)