- Kim Olduğumu biliyorsunuz ve sizin kim olduğunuz beni ilgilendirmiyor ))))
- yeryüzünde hiç bir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar baskı yaratmaz
- ...kendi kendine oynamak istemek , aynı zamanda satrançta bir çelişkidir,KENDİ GÖLGENİN ÜZERİNDEN ATLAMAK GİBİ . . .
- hayatım boyunca tek bir düşünceye saplanıp kalmış, monoman insanların her türü dikkatimi çekmiştir, çünkü bir insan kendini sınırladığı ölçüde sonsuzluğa da yaklaşmış demektir ; özellikle dünyaya sırt çevirmiş gibi gözüken bu tür insanlar, özel malzemeleriyle kendilerine karıncalar gibi tuhaf ve gerçekten bir defaya özgü küçük bir dünya modeli inşa ederler.
- Yüreği kendini hep yaşadığı ana kaptırıyordu, gerçeği söylerken yalan söylüyordu ve aldatmak isterken de samimiydi: Tek bildiği şey hissettiği şeydi. Ve şimdi de tüm damarlarından mutluluk ve coşku akıyordu, artık gözden düşmüş, dostlarını kaybetmiş düşüncesine gülüp geçiyordu!
- Sonunda akşam oldu. Ama burada akşamlar ne kadar hüzünlüydü! Karanlık çökmesinden, her şeyin kaybolmasından, ışığın kararmasından başka bir şey değildi akşam! Akşam burada bir son demekti, oysa Paris'te akşam, tüm eğlencelerin başlaması anlamına geliyordu! Burada akşam geceyi doğuruyordu orada ise akşam kraliyet salonlarında yaldızlı mumları yakıyor, bakışlardaki havayı ışıldatıyor, yürekleri tutuşturuyor, ısıtıyor, mest ediyor ve ateşliyordu! Burada akşam sadece insanın içine korku salıyordu.
- Bir odada kalmaya çalışsa da hep o odadan çıkma dürtüsü vardı içinde, bir odadan diğerine, sanki orada huzur bulacakmış gibi firar edip duruyordu! Ama her yerde, burada hükmetmekte olan ve burayı terk etmek istemeyen ıssızlığın o görünmez duvarına çarpıyordu. Mum ışıkları bile onunla aynı duyguyu paylaşıyor gibiydi, sessizce cızırdıyor ve sıcak damlalar olarak düşüyordu.
- Ama adam gider gitmez, sessizliğin ağırlığı çifte bir kuvvetle üstüne çöktü; sanki yüksek tavanı tek başına taşımak, basmakta olan karanlığı tek başına içeriye sokmamaya çalışmak durumundaydı! O güne kadar, tek bir insanın bile diğer insan için ne kadar önemli olduğunu hiç bilmiyordu, çünkü hiçbir zaman yalnız kalmamıştı. İnsanlar onun için hissedilmeyen hava gibiydiler, oysa şimdi, boğazı ıssızlık ipleriyle sıkılırken, insanlara ne kadar ihtiyacı olduğunu fark ediyordu, yalan da söyleseler, kandırsalar da, insanların değerini ve sadece onların yanında umursamaz ve neşeli olduğunu, kendini güvende hissettiğini ancak yeni yeni anlıyordu.
- Akşam yavaş yavaş odayı dolduruyordu, oysa o bunu algılamadı. Çünkü akşamlar sessizdir! Onlar öğle vakti gibi hiç çekinmeden pencerelerden içeriye bakmaz, karanlık bir su gibi duvarlardan fışkırarak gelir, tavanı bir hiçliğe doğru yukarı kaldırır, her şeyi ihtiyatla o sessiz selin içine sürükler.
- ...bir şey, dönüşü olmayan olayı çaresizce gerçekleştirmesini engellesin, onu tutsun istiyor gibiydi. Onun sofralarına uzanan, dans ederken kadınları saran, oyun masasına altınları yuvarlayan eller arasından acaba onu tutabilecek, tutmak isteyecek bir el, bir sürü insanın renkli oyunlarını ona aratmayacak, kendisini, kraliyet gücünün güvenilmeyen gücüne karşı tercih edebileceği, onu seven biri yok muydu?