- .... ''Beni rahatsız etmiyorsunuz '' dedi acı bir sesle , '' tam tersine , bazen yalnız olmadığıma seviniyorum .. on gündür tek bir kelime bile konuşmadım ... aslında yıllardır .. artık o kadar zor geliyor ki bu , belki de insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla .. artık kamaramda duramıyorum o.. o tabutun içinde .. artık yapamıyorum ... öte yandan insanlara katlanamıyorum , çünkü bütün gün gülüyorlar .. şu an bunu kaldıramam... sesleri kamaramın ta içine kadar geliyor ve ben kulaklarımı tıkıyorum ... neyse işte bilmiyorlar ve de zaten yabancıları ne ilgilendirir ki bu ...''
- Köylerdeki insanlar bir Amok koşucusunu hiçbir gücün durduramadığını bilirler ... onun koşarak gelmekte olduğunu gördüklerinde uyarmak için bağırırlar .. ''Amok ..! Amok ..! '' ve herkes kaçışır .. ama o koşmaya devam eder , hiç bir şey duymaz , sürekli koşar , hiçbir şey görmez , karşısına çıkan her şeyi yere yıkar .. ta ki biri onu kuduz bir köpek gibi vurup yere serene ya da kendiliğinden köpükler içinde yere yıkılana kadar ..
- Siz biliyor musunuz ki , siz , yabancı insan , burada şezlongta rahat rahat oturan , dünyayı gezen bir yolcu olarak , siz hiç bir bedenin iki büklüm olduğunu gördünüz mü ..? Morarmış tırnakların boşluğu kavrayışını , gırtlaktan çıkan hırıltıları , her bir organın kendini savunuşunu , her bir parmağın korkunç olana karşı direnişini ve gözlerin kelimelerle anlatılamayacak bir dehşet içinde açılışını ? Hiç böyle bir şey yaşadınız mı , siz avare insan , siz dünya gezgini , siz , siz yardım etmekten bir sorumluluk olarak söz eden siz ? Bunu sık sık gördüm bir doktor olarak , çok gördüm bir ... klinik vaka olarak , bir olgu olarak .. bunu adeta derinlemesine incelemedim , ama bizzat kendim sadece bir kez yaşadım , birlikte yaşadım , birlikte öldüm , yalnızca işte o gecede ..
- Olağandışı bir tutkum olmadığından isteklerimin dar çerçevesinde her şeyi elde ediyordum.
- Yaşamda tutkuyla yer alabilme yetersizliği hissettiğimi söyleyebilirim.
- Hiçbir yere tutunmadan, hiçbir yerde köklenmeden, akan suyun üzerinde kayar gibi yaşıyordum.
- Odada oturmuş camın dışındaki yağmuru seyreden biri gibi hissettim kendimi; doğrudan yakınımda olan şeylerle bile aramda camdan bir duvar vardı ve kendi irademle onu yıkacak gücü bulamıyordum.
- Denizde susuzluktan ölen biri gibiydim.
- Etrafımı saran karanlık ağaçlar bana fısıldıyordu ve ben onları seviyordum. Yıldızlar yukarıda pırıldıyor ve ben onların aydınlık selamlarını soluyordum. Bir yerlerde söylenen şarkıları işitiyor ve benim için söylendiklerini düşünüyordum.
- Birilerini sevindirmenin ve bundan sevinç duymanın ne kadar kolay olduğunu hissediyordum: İnsanın kendini açması yeterliydi, insandan insana canlı bir akış başlıyordu hemen, yükseklerden derinlere iniyor, derinlerden tekrar sonsuzluğa yükseliyordu.