- Firavun da gördü ki Tanrı iradesiyle zayıf öküz semiz öküzü yutabilmektedir. Ve yine gelenekler oymağı da gördü ki Tanrı istedi mi ay, güneş ve yıldızlar da bir çocuğun önünde eğilir. Ve soylular gördü ki, Allah isterse hükümdar da, devlet de bir kölenin önünde eğilir. Ve altınına güvenenin, gümüşüne güvenenin çakıl taşı mesabesinde onu avuç avuç buğdayla değişmekten başka çaresi olmaz Kahhar isimli Allah irade buyurdu mu.
- Kendi kudretine tapan hiçbir kişinin unutamayacağı ve narsisizmle dolu hiçbir kavramın hesaba katmaktan yakasını kurtaramayacağı kader ironisidir Hz. Musa'nın Firavun'un sarayında büyümesi. Çölün susuzluğunda bile hurmalar sallanır. Kurak yaz sabahlarında da çiğ yağar. Bir Musa doğmasın diye binlerce çocuk öldürülür. Fakat ölen çocukların kanında Musa bilincinin çiçekleri açar. Zulmde boğulan halka, suda boğulmayan bir çocuk yol gösterir. Suları yarıp geçme yolunu.
- İmtihan ve çile hepimizi saran gökkuşağıdır.
- Gönül yüceliği ad yüceliğinin karşısına veya üstüne konacaktı. Silaha karşı silahsızlık silah olacaktı. Devletten öte bir şey yok mu sanılıyordu? Öyleyse devletten öte birey olacaktı.
- Tanrı en soyut ve en somuttur. Ondan daha soyut ve ondan daha somut bir şey olamaz.
- Yere damlayan kanlardan bin gövde bin baş dirilecek.
- Ölüm öldürülebilir, ama hiç diriliş öldürülebilir mi?
- Yol uzun, uzak. Kalbimizden başka pusula da yok gövdemizin cebinde...
- Bütün zulümler, haksızlıklar, eksiklikler, bu dünyayı bu dünyadan ibaret bilmekten kaynaklanıyor. Öteye ruhların kapalı oluşundan. Kalplerin mühürlü oluşundan. Vakti hep ''öğle'' sanışımızdan. ''İkindinin'' sırrından habersiz oluşumuzdan. Akşamı, güneş batmadan düşünmeyişimizden, geceyi, gece gelmeden hatırlamayışımızdan.
- ??Biz inkâr eder, inkârı severiz Bayram hediyenizi iade ederiz Biz mahcup ve onurlu çocuklarız Başımızı kaldırıp bir bakmayız Siz rüyalarınızda yaşayıp durursunuz Siz güvercinleri gözlerinden vurursunuz Siz ekmeğin hamurunu, askın hamurunu samandan Yoğurursunuz??