- "Deli burnuyla görür" gözleriyle göreceğine ve anlaşılan Tanrı vergisi aklın ışığının daha binlerce yıl yanması gerekecekti ilkel inancın son kalıntılarının da defedilebilmesi için.
- Hakkında ne kadar az düşünürsek bizim için o kadar apaçıktır aşk; ama etraflıca düşünmeye başladığımız anda başımızı belaya sokarız.
- Gerçek aşk bu mu? Bir tür coşkunluk olduğu açık. Bir delilik hali olduğuna da şüphe yok. Fakat olabilecek en hoş coşkunluk bu mudur? İlahi olandan ilham almış, İlahi olana götüren bir çılgınlık? Buna inanmak pek kolay değil.
- Aşık olma halinde ve aşkta büyük bir ahmaklık tezahür eder.
- Ortalama zeka sahibi bir insanın vakti zamanında böylesine zırvaları duyumsayacak, düşünecek ve kağıda dökecek duruma düşmüş olması inanılmaz gelecektir. Elbette isterseniz çok acımasız davranınayıp bunların çocukça, acınası, hatta dokunaklı olduğunu söyleyebilirsiniz. Ancak münasip olanı, aşkın insanı bir süreliğine aptallaştırdığını kabul etmektir.
- Aşkla aptallaşma fenomeni, cinsellikle renklenmiş aşkla sınırlı değildir kesinlikle. Vatandaşların anavatana ya da sevgili Führer'lerine tapındıkları aşk şöyle dursun, anne babaların yoldan çıkmış çocuklarına besledikleri sadık aşkta, rahibelerin semavi kocalarına duydukları ruhani aşkta da sıklıkla rastlanır bu fenomene. Aşkın bedeli her zaman akıl kaybı, teslimiyet ve bunun sonucunda meydana gelen ergin olamama haliyle ödenir. Sonuçsa zararsız durumlarda maskaralık, en kötü durumdaysa dünya siyaseti açısından bir felaket olur.
- Ölümü konu etmek mi? Ölüm, mutlak biçimde konu dışı değil midir? Aşk üzerine neşeyle gevezelik eder dururuz ama ölüm üzerine söylenecek çok az şey vardır. Ölüm karşısında dilimiz tutuluyor.
- Yaşamakta olandır benim övmek istediğim, o da kıvranır alevlerin ortasında ölmenin özlemiyle.
- Ve hayatı boyunca hayranı olduğu bir imgeyi, ateşin cazibesine kapılıp ölüme atlayan gece kelebeği imgesini bir metafora çevirir. Bu metaforu oldukça erotik çağrışımları bulunan karanlık, huzurlu bir arka planın önüne yerleştirir
- ... Bir sfenks gibiydi bekçi. Yaptığı etki eylemiyle değil, sırf vücutça varlığı yoluyla oluyordu. Bu varlığını ve yalnızca bu varlığını çıkarıyordu soyguncu olabilecek kişinin karşısına.