- Sen güzelliğin her şeyi fethettiği zamanlardasın ve ben hangi yanıma değsen o yandan ağrıyorum..
- "Denizin kenarına kadar ayak izleri kalır da denize girdikten sonra ne iz kalır ne nişan." Böyle der Mevlana.
- Kalbin kapıları vardı. Korunması kolaydı. Ama vesvese, kapıları bir bir aşarak girmiyor, kalpte doğuyordu. Olan, doğrudan kalp evinde, gönül hanesinde oluyordu...
- Dünya aynı ânda korku ve hayranlıktı...
- Dünya kendi dilinde konuşuyor, kendi düzeninde akıp gidiyordu...
- Dünya bir cennet bir de cehennem gibiydi...
- Cennet gibiydi dünya. Neredeyse ona eş ona benzerdi. Göklerden geliyordu her şey. Ama sağlam bir aynaya düşmüyordu cennetin görüntüsü.
Belli ki dünyanın "âyinesi saf" değildi... - Her defasında ekmek ateşinin karşısında yandıkça pişti Âdem. Ezildikçe inceldi. Üzerine bir olgunluk geldi, önca kalbine indi, sonra gözlerinin içine yerleşti. Hoşnut oldu dünya zahmetinden Âdem, dünyaya selâm etti. En fazla da ekmekle dünyalık olduğunu bildi...
- Ekmek dünyaydı cennet değildi. Cennette ekmeğin adı yok, cennet âyetlerinin arasında onun adı bile geçmedi.
- Ve insan ancak dili kadar edeplidir. Bilmediği kelimeler kadar edepli bildiği kelimeler kadar da edepsizdir. İnsan olan her hesabı aşar da bir kendi sözcüklerinin ağırlığı altında ezilir.