- Nefesdarlığı çekiyor İstanbul, tedavisi zor bir hastalık bu..
- Ama insan sadece kaştan, gözden, gövdeden mi ibaret ? Ayna dediğin, taşı toprağı, evi sokağı da gösteriyor. Mühim olan bu vücudun içini görebilmek. Kalbin aynasında ne var, ona ulaşabilmek. Ne demişler; "Kendini bilen, Rabbini bilir."
- Mevsimler neler anlatır insanlara ? Dünyanın ne menem bir şey olduğunu anlatır . Başlangıcı ve sonu fısıldar . İyiliği ve güzelliği mırıldanır . Hayatı ve ölümü ifşa eder . İşlerinin, aşklarının, alacak-vereceklerinin, ihtiraslarının peşinde kendini kaybedip koşanlara seslenir. Eeey !... Âdemoğlu !... Dur biraz . Biraz nefes al . Etrafına bak . N'oluyor . Nedir derdin diye sorar .
- Günler hep böyle geçecek, güneş hiç batmayacak, neşe de keder de hep aynı kalacak sanırız. İnsanoğlu aldanıştadır. Güneş batar, yağmur kesilir, kuşlar yuvalarına çekilir. Hiç ummadığın anda bir dalga gelip kayığı devirir.
- Keşke Remzi Bey'i aradığı gibi bir kez de karısını arasaydı. İncilâ Ferit'in sesini hiç olmazsa telefonda duysa idi. Hayır. Aramadı. Niçin aramadı? Onu ben de bilmiyorum. Bir de derler ki, yazarlar yazdıkları kitapta yer alan kişilerin her halinden haberdar olur. Hadi canım sen de.
- Kaç ay, kaç yıl geçti? Ne önemi var. Zaman izafî bir şeydir. Hani adam kitabına ad koymuş. Gün olur asra bedel.
- Postacı yeniden eski postacı olmuştu. Sorarım sana ey okur, biz bunu böyle yazdık diye postacı eski postacı olabilir mi? Aferin sana. Olamaz tabi. Ne zaman leylaklar açsa, nerede bir papatya görse, bir kuş çalıların arasıdan pırrr diye havalanıp ufka doğru uçarak kaybolsa, kalbindeki kapandı denilen yara kanamaya başlıyor, ak güllerin üzerine kızıl kan damlıyordu. Bırak damlasın. Kimi neşeyle, kimi acıyla beslenir. Fuzulî boşuna "Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip" dememiş. Postacı artık derdini seven biri olup çıkmıştı.
- ... Postacı kızı bir nihavent şarkı, bir pul, bir çiçek gibi demeyelim de başka türlü bir aşk ile seviyordu. Ulan yoksa bu adam iktidarsız mı? Böyle estetik ve platonik numaralar çekerek kendi ayıbını örtmeye çalışıyor, diye ifadeyi bayağılaştırmaya; bu tertemiz-masum aşkı kirletmeye kalkışmayın. Kafamız karıştı sayın Kutlu. Cinsellik aşkı kirleten bir şey değil ki; hayatın kanunu böyle. Aksine yatak odası uyumlu olan, hele ki bir de çocuğa kavuşan çiftlerin aşkı ikiye katlanırmış, derler. Senin söylediğin umuma aykırı bir durum. Pek de kabul edilecek bir yanı yok yani.
- Hem yanıyor, hem seviyor. Sevmek yanmak demek değil mi?
- Şu dünya yerinde duruyorsa. Gök yıkılıp, yer çökmüyorsa. İyilerin yüzü-suyu hörmetine.