- Şimdi ne kuş sesleri duyuluyor, ne çiçek kokuları. Her yere ölüm kokusu sinmiş.
- Gözleri, içinde yalnızlığın soğuk renkleri seçilen,ölüm renkleriyle biçimlenmiş gözleri... Gözleri yalnızlığın alameti.
- Gözleri, içinde yalnızlığın soğuk renkleri seçilen,ölüm renkleriyle biçimlenmiş gözleri... Gözleri yalnızlığın alameti.
- Bu meçhul yolculuk ne kadar sürecek ? Niçin bu ülke böyle? Herkese yetecek kadar bu uçsuz bucaksız ülke niçin durulmuyor? Niçin bu siyasal depremler ? Ülke niçin, doğal depremlere dayanabilen bu dağlar, göller,ovalar,nehirler, tarlalar gibi siyasal depremlere karşı duramıyor? Kim bunun sorumlusu? Askerler mi? Kapının önünde bütün kibriyle oturmuş şu genç subay mı ? Generaller mi ? Öldürülen kez mı? Bu ülkede yaşayan insanlar mı? Yoksa kendileri mi? Kim? Belki de hiç kimse. Belki de başlarına gelen bütün bu musibetler kaderlerinde yazılı, kim bilir?
- Evet, gecenin rengi ve yıldızların aydınlığı, insan ruhundaki karanlık ve aydınlık gibi...
- Hayır, Kevok söyle. Sürekli ölen biz değil miyiz? Daha önce sayısız kez öldurulmedik mi, yarın yeniden öldürülecek olan biz olmayacak mıyız? Her gün ölmüyor muyuz? Hayatımız ölümden bile beter değil mi? Ölen bizim kültürümüz değil mi? Ikimiz onların diliyle konuşmuyor muyuz? Niçin,şöyle niçin?bizi kökerimizden,tarihimizden uzaklaştırmadılar mi? Baskı,zulüm boyundurugu sürekli bizim omuzlarımızda değil mi? Toprağımızı n en güzel yerlerine,kendilerine çok güzel hanlar hamamlar,saraylar konaklar inşa etmiyorlar mı? Bu de kendi topraklarımızda birer yabancı gibi onların oralarda yaptıklarını görkemli binalara, yapılara bakmıyor muyuz? Hayır de bakayım. Sözünü ettiğin hangi ölüm?
- Kimse düşüncelerinden dolayı cezalandırılmamalı!
- Ütopyalar, düşler için de önce hayat lazım. O nasıl edebiyattir ki, içinde hayat yok, ruhsuz, kansız? Edebiyat nedir? Eğer edebiyat hayat ve aydınlığın türküsünü okumayacaksa edebiyatın anlamı kalır mı? Eğer edebiyat hayatı anlatmayacaksa anlamı var mı edebiyatın ?
- Sizin için kolay sakin olmak,ama benim için değil. Bu ülkede her sözün ağır bir bedeli var. Kelimeler pahalı burada, özgür ülkelerdeki gibi ucuz değil. Burada tek söz bile insan hayatına mal olabilir.
- Ölüm hiçbir zaman çare değil. Yokoluştur ölüm, yok olmak ne zaman çare oldu ki? Tek çare hayattır, en kötüsü, en çaresizi bile çaredir unutma. Çünkü umut vardır hayatta, her koşulda hayat umut taşır içinde.