- En kötü felaket bile, ihtimalinden daha ağır değildir zaten, daha zor değildir. syf 90
- "Yebem te u mozak!" syf 93
- Sorular sorup durdular, çocuk dediğin sorar da sorar. Nasıl merak, nasıl doymak bilmeyen iştah. Her şeyi ilk defa görüyor, daha yeni öğreniyor olmanın verdiği telaş, vakit öğrenmeye yetişemeyecekmiş gibi. syf 99
- "Allah olsan uçar mıydın?" syf 100
- ...malum, zehir miktarda. syf 102
- İsyan ettim Allah' a, ölecek gibiydim, belki de öldüm; "Sen kimin canını ne zaman alacağını bilmiyorsun. Bizi sebep ediyorsun fukaranın canına." syf 106
- Göğsümde bir yerlere yorgan iğnesi saplandı sanki. Hani, vicdan neresidir diye sorsalar, açıp acıyan yerimi gösterebileceğim kadar kudretli duydum acısını o kızgın iğnenin. syf 106
- Kimseye bir kötülüğüm dokunmadan yaşarken, zulmün elinde zalim oldum.
- Ben düşünce üşüştüler başıma, yakamı açtılar, "Ölüyor adam, yetişin," diye bağırdılar. "Korkmayın," dedim içimden, kalbimdeki ağrı acıya dönüp, nefesim milim milim kalırken. "Kötülerin daha bu dünyada göreceği var, ölmem ben. Korkmayın." syf 106
- Babamla aynı ülkenin farklı onyıllarında devrimcilik yaptık, ikimiz de beceremedik. Onunki, çiçekleri ezen postallarla resmedilebilecek bir fenalıkta sona erdi, benimkiyse serbest piyasa şartlarına yenik düştü. syf 107