- Evde hiçbir şey yapmadan vakit geçirmenin tüm kaynaklarını tüketmiştim artık. Torunlarıma bile yetecek kadar sıkılmıştım. On yedi gündür ışıkları bile açmadan, açmışsam söndürmeden oturduğum evimde, küçülüp küçülüp sonunda tamamen kaybolmayı beklemiştim ama onu da beceremiyordum. Menkıbe kitaplarındaki, kul hakkıyla can veremeyen günahkarlara dönmüştüm. Ne ölüyordum, ne onuyordum. On sekizinci gün dışarı çıkmaya karar verdim. Kendimi iyi hissetmenin değilse bile kötü hissetmemenin muhakkak bir yolu olmalıydı, ölmedik ya?
- Aklını dünyaya bağlayan tel, verebileceği en tiz sesi verdikten sonra, daha fazla gerilemeyip kopmuştu. Yaşamıyor, ara sıra depreşen derince bir keder ve coşkulu bir neşeyle havanın boşluğunda süzülüyordu sanki. Sf:58
- Adına yaşamak dediği, yıllar süren bir intiharın sonuna gelmişti demek. Daha fazla uzamasına dayanamamıştı. Biz aklı alındı sanıyorduk, o doğduğundan beri uyuduğu bir uykudan uyanıyormuş meğer. Sf: 66
- Çocuklara hakikat nasıl da olduğu gibi görünüyor. Başka türlüymüş gibi davranıldığında şaşırıyorlar, ikna olamıyorlar kendi kendilerine. Büyüklerine sora sora köreltiyorlar hakikati gören gözlerini zamanla. Böylece büyüyorlar. Sf: 100
- Yaşı kaç olursa olsun bütün kadınların ağlamasında insanın kendi annesinin ağlayışını hatırlatan bir şey var, canından can yolar adamın. syf/96
- Demek ki aşk, aşık olduğun şeyin bile üstünde bir şeydi. Seni uyuz etse bile bu ondan bir şey eksiltmeye yetmiyordu. syf/41
- " Yaşa,işe güce,itibara en ufak hürmeti olmayan bu acıya aşk acısı diyorlark.Kim olursan ol seni saklandığın yerde er ya da geç buluyor.Gelip göğüs kafesini ateşle sıvazlıyor ve sen içeride kapkara kurum tutuyorsun.Ağzını açsan, alevler püskürüverecekmişsin gibi,ciğerlerine damla damla kurşun eritiyorlarmış gibi.Kolay kolay geçmiyor,geçtiğinde de sen geçmiş olduğunu bile fark etmiyorsun.Yağmurlu havalarda sızlayan bir kırık gibi sızlayıp duruyor,kendini hatırlatıyor.Bir tadı bir kokusu bir eti var hatta bir kütlesi;gelip göğsüne oturmasından belli.Kokusunu kütlesini hesap edemiyorum ama bir tadı varsa bence o genizde kalmış greyfurt tadını andırıyordur."
- "Evde hiçbir şey yapmadan vakit geçirmenin tüm kaynaklarını tüketmiştim artık. Torunlarıma bile yetecek kadar sıkılmıştım."
- "Tıraş olmak ne garip şey, her seferinde altından gençliğin çıkacakmış gibi kendi yüzünü kazıyorsun, fakat yine, biraz daha yaşlanmış halin kalıyor eline."
- ''öyleyse yaşamak, hayata karşılık hayallerden vazgeçtiğimiz bir kaybetme biçimidir.'' bknz:syf.115