- ...kendi payıma ben dünyayı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım. Bu yeterince cesur olmadığımın bir göstergesi olabilir. Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum. Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun binbir halinden korkma.
- ...kendi payıma ben dünyayı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım. Bu yeterince cesur olmadığımın bir göstergesi olabilir. Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum. Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun binbir halinden korkma.
- Buna göre ölüler nasıl ki ışığı görmezlerse, yaşayanlar da karanlığı ölüler kadar iyi göremezlerdi. Ne var ki uyku, ölümün kardeşi olduğu için, uyuyan birisi karanlığı, sözgelimi gözlerini kapatmakla yetinen birinden daha mükemmel görebilirdi.
- Gücün kendisinin ölüm olduğunu da senden böylece öğrendim. Çünkü seni seyrettim. Ah ! Keşke dünyayı da senin gibi seyredip, senin ona baktığın gibi bakabilseydim! Oysa ben ona güç malzemesi olarak bakıp onda kendi karanlığımı gördüm. Hayatım boyunca görebildiğim en iyi, en güzel şey sendin (...)
- Kimseye kötüdür deme. Aslında onlar bilmeden iyilik yapan insanlardır.
- "Aşk hakikiyse eğer.masallar da hakikidir ve onların hakiki olduğuna artık inanıyorum.Lütfen bana istediğiniz masalı anlatınız,inanırım.Cüceleri.büyücüleri devleri anlatınız artık inanırım.Beni sevdiğinizi anlatınız,çocuk gibi inanırım. "
- ''Her insan ancak bilmediği şeyden korkar. Korkusunu yenmek için bilmek ister. Fakat bilmesi için araması gerekir. İşte, din de bu arayış değil midir? Bununla birlikte, eğer insan bir şeyi arıyorsa, onu bulmuş ve ona kavuşmuş da değildir. Kavuşamadığı şeye erişmek için can atar. Eh! Bu da aşktır işte! Kısacası, yolumuzu şaşırmış değiliz. Korkudan arayışa, arayıştan ise aşka geçtik. Hikayeleri anlatırken, elimizde olmadan seçtiğimiz üsluba bakılırsa, daha önce geçtiğimiz yerlerden tekrar geçmiş bulunduğumuz kesin. Çünkü bu üç duyguya da çok aşina görünüyoruz. Ne korku, ne arayış, ne de aşk bizi şaşırtıyor. Bu duygular, gönlümüzde çoktan dinmiş fırtınalar gibi. Arayış bitince, aranan şey artık bir kez bulunduğu için, korku da, aşk da biter.''
- Öyle ki manometrenin kızıl ibresi kadranın yeşil tarafından kırmızıya doğru ardı ardına ölümcül darbeler indiriyor, yuttuğu onca kömürle kudurup çileden çıkmış bir kara canavara benzeyen lokomotif, kapkara bacasından kıvılcımlı kükürtlü nefesini vere vere üzerinde Frenkçe yazılar yazılı zifiri vagonları ıhlaya poflaya çekiyordu.
- Dersaadet'in kalburüstü şeyhlerinin başlarının yakılarak telef edilmeye başlanması, yüzlerce kere hâtim indirip, farzı sünneti teravihiyle binlerce rekat namaz kılarak, Hakk Teâlâ'nın cemâlini görebilmek uğruna Cennet-i Âlâ'ya göçmek için yanıp tutuşan sofu ahâliyi, helâk sırası kendilerine gelecek diye dehşete düşürmüştü. Alicenap ve hamiyetperver zât-ı muhteremler dehşet içindeyken, yedi denizin dışarı attığı cibilliyetsiz orostopollar çarşıda pazarda gönülleri ferah, keyifleri yerinde, ellerini kollarını sallaya sallaya salimen dolaşıyorlardı. Şeyh İsmail Efendi Vani Hazretleri'nin cesedi başında bekleyenlerden bazı temiz kalpliler kâtilin, işlediği onca hayır ve girdiği bunca sevaptan sonra maktulü Cennet'e tez vakitte yollamak isteyen bir hayırsever olduğunu söyleseler de, hurilerin Kevser şarabı sunduğu bu mekan, yine de palas pandıras gidilecek bir yer değil gibiydi.
- Ama bu sapanorya, padişahla akraba olduğunu iddia etmekte galiba haklıydı. Çünkü sol hayâdan gelen meni olduğu kadar sol memeden gelen süt de kendisini hânedâna dahil edebilir, Boğaz'daki yalısında, Halil İbrahim bereketi içinde, işi iş kaşığı gümüş yaşayabilirdi. Gariptir, tıngırı yolunda olduğundan bir de meslek edinip rızkını doğrultarak fiyaka yapmayı gönlü tok olduğu için gayr-i caiz görür ve öğle ezanına kadar uyanmaz, hatta zaman zaman güneşin bu vakitte doğduğunu sanırdı.