- Umutsuz bir aşk çökmüşse gönlüne sabahın üçünde, özellikle onun orada, yerinde olmadığı kuşkusuna kapıldığında telefon etmeyi gururuna yediremiyorsan, ister istemez içe dönüp kendinle baş başa kalırsın; o anda akrep gibi sokarsın kendini ya da hiçbir zaman postalamayacağın mektuplar yazarsın ona, ya da odanda ileri geri volta atarsın, hem küfür hem dua edersin, sarhoş olursun ya da kendini öldürecekmiş gibi davranırsın.. Bu gidişat bir süre sonra tatsızlaşır, bıktırır insanı. Yaratıcı biriysen acılı anılardan ortaya elle tutulur bir şey çıkarabilir miyim diye sorarsın kendi kendine. Ve işte gece saat üç sularında başıma gelen, tam buydu.. Birden karar vermiştim, çektiğim acıyı tuvale dökecektim.
- Azıyla yetinemediğimiz tek şey aşktır. Ve yeterince veremediğimiz de odur.
- Şeytan'ı iyi tanıyorsam. ''İçgüdülerine güvenme, sezgilerinden uzak dur'', der o. Bizim insan kalmamızı ister - hem de insandan fazla insan. Düşüşe geçmişsen bunu sürdürmen için itici gücünü kullanır. Uçurumdan aşağı itmez seni - yalnızca kenarına dek getirir.
- Ben iyi tanırım Şeytan'ı; yollarımız çok sık kesişti onunla. Beceriksiz bir ip cambazı gibi ipte yürümeni keyifle izler. Ayağının kaymasına seyirci kalır ama düşmene izin vermez.
- Seviyorsan güvenmelisin; güvenirsen anlayışlı ve bağışlayıcı olursun. Tamam, bütün bunları yapabilirdim ama unutmak, işte onu yapamazdım. Benim bir yüzüm aptalın dik alası, öbür yüzüm de araştırmacı, yargıç ve cellattır.
- Tanrı mucizelerle ilgilenmez. Zaten yaşam uzun süren bir mucizedir. Mucize arayışına ancak delicesine aşık olduğunda girersin.
- İnsanın sırtında deli gömleği varsa aklın bir yararı olmaz.
- Tanrı aptalı korur ama ona hiç rahat vermez.
- Dönüşüm istiyordum; bir balığa, bir deniz canavarına, bir muhribe dönüşmek. Yeryüzü yarılıp tek bir esnemeyle her şeyi yutsun istiyordum. Kentin denizin dibini boyladığını görmek istiyordum. Bir mağarada oturup mum ışığında kitap okumak istiyordum. Kendi bedenimi, kendi arzularımı tanıyabileceğim bir değişim için gözün imhasını istiyordum. Gördüklerimi ve duyduklarımı derinlemesine düşünebilmek için bin yıl yalnız kalmak istiyordum -ve unutmak için. Dünyanın insan yapımı olmayan bir parçasını istiyordum, kusma raddesine geldiğim insandan tamamen bağımsız bir parçasını. Bütünüyle toprağa ait, fikirden yoksun bir şey istiyordum. Kanımın damarlarımda tekrar akmaya başladığını hissetmek istiyordum, yok olma pahasına bile. Taşı ve ışığı içimden söküp atmak istiyordum. Doğanın karanlık doğurganlığını istiyordum; rahmin derin kuyusunu, sessizliği ya da ölümün karanlık sularının kıyıya vurmasını. Acımasız gözün aydınlattığı gece olmak istiyordum; yıldızlarla, süzülen kuyruklu yıldızlarla bezeli bir gece. Geceye ait olmak; ürkütücü bir biçimde sessiz, aynı anda hem kavranamaz hem de anlaşılır olmak. Bir daha asla konuşmamak, dinlememek, düşünmemek. Hem kapsanan hem de kapsayan olmak. Merhamet yok, şefkat yok. Sadece toprağa ait bir insan olmak; bir bitki, bir solucan, bir nehir gibi. Ayrışmış olmak; ışık ve taştan mahrum, molekül kadar değişken, atom kadar dayanıklı, dünyanın kendisi kadar kalpsiz. 'sayfa 77
- Kendin olmak, yalnız kendin olmak çok büyük bir şey. İnsan bunun üstesinden nasıl gelir, bunu nasıl gerçekleştirir? En büyük ustalık da bu ya. Bu iş ustalık ister, çünkü belirli bir uğraş gerektirmez. Şu ya da bu olmaya çalışmayacaksın, önemli olayım ya da önemsiz görüneyim, becerikli olayım ya da sakarlık edeyim demek yok... anlatabiliyor muyum? Nasıl gelirse öyle davranacaksın. Gönlünden koptuğu gibi. Çünkü hiçbir şey önemsiz değildir. Hiçbir şey. Kahkaha ve alkış yerine gülümseyişler alacaksın. Hoşnut, ufak gülümseyişler ?hepsi bu. Ama bu her şey demek işte... insanın aklına getirebildiği doygunluğu kat kat aşan bir doygunluk. Dolaşıp bütün pis işleri göreceksin, insanları taşıdıkları yüklerden kurtaracaksın. Onlar mutlu olacaklar, ama sen daha da mutlu olacaksın, anlıyor musun? Ne var ki göze batmadan yapmalısın bu işi. Nasıl bir tat aldığını onlara sezdirmemelisin. Seni bir kere yakalayacak, gizini öğrenecek olurlarsa işin bitmiş demektir. Artık uğurlarında ne yaparsan yap seni bencillikle suçlayacaklardır. Seni nasıl zenginleştirdiklerini, kendi başına tadamadığın bir sevinci sana nasıl tattırdıklarını duyurmadığın sürece her aklına eseni yapabilirsin, her çeşit özveriyi üstlenebilirsin, hatta canını verebilirsin onlar için... Özür dilerim Antoine, amacım uzun bir söylev çekmek değildi. Her neyse, bu gece bana bir armağan veriyorsun sen. Bu gece sen olarak kendimi oynayacağım. Bu, insanın kendisi olmasından da iyi, anlıyor musun?