- Ne kadar para verdiğim s. değildi çünkü ödünç alıp vermek zavallı şeytanları reddetmekten daha kolaydı.
29 - Bazı sabahlar karımdan borç almaktan ya da çocuğun kumbarasını patlatmaktan o kadar utanırdım ki yol paramı metro girişindeki kör gazeteciden yürütürdüm. Herkese o kadar çok borcum vardı ki yirmi yıl çalışsam hepsini ödeyemezdim. Parası olandan alıyor ve ihtiyacı olana veriyordum; doğrusu buydu, bugün aynı konumda olsam yine aynı şeyi yaparım.
30 - O kadar öfkelendim ki önüme geleni işe almaya başladım: Telgraf iletmek için gereken bir nebze zekayı aşılayabilecek olsaydım yaban atlarıyla gorilleri bile alırdım işe. Orada
oturup hiçbir şey sormadan alayını işe alıyordum - zencileri, Yahudileri, felçlileri, sabıkalıları, fahişeleri, manyakları, sapıkları, geri zekalıları; yeter ki karşımdaki iki bacağının üstünde durabilsin ve elinde telgraf tutabilsin. Yüz bir şubenin müdürlerinin korkudan ödleri patlıyordu. Ben gülüyordum. Yarattığım korkunç karmaşayı düşünerek bütün gün gülüyordum. Kentin her yanından şikayet yağıyordu. Hizmet sekteye uğramış, kabız olmuş, boğulmuştu. Bir katır bile adrese benim koşum taktığım tiplerden daha çabuk ulaşırdı.
31 - Son sözü kim söyler? İnsan! Dünya ona ait çünkü o dünyanın kendisi; onun toprağı, suyu, havası, mineralleri ile bitkilerinin özü ve ruhu; ki evrenseldir, ölümsüzdür, bütün gezegenlerin ruhudur ve kendini onun aracılığıyla değiştirir; sayısız işaret ve simge aracılığı, sayısız tezahür ile.
36 - Kimi uzun yoldan gider, kimi kısa yoldan. Herkes kendi kaderini kendince çizer ve hiç kimse bu konuda bir şey yapamaz; müşfik, cömert ve sabırlı olmaktan başka.
37 - Atlas gibi durmam gerekiyordu: ayaklarım filin sırtında. Fil, kaplumbağanın sırtında duruyordu ve kaplumbağanın neyin üstünde durduğunu sorgulayacak olsaydım delirirdim.
37 - Taştan değil de insan etinden yapılma bir Hindu tapınağının baş döndürücü, muazzam cephesi gibi tamamen içe içe geçip üst üste binmiş binlerce yüz, jest, hikaye, itiraf; salt gerçeklikle inşa edilmiş, fakat gerçekliğin kendisini değil, sadece insanın gizemini barındırıyor; devasa bir hayal mabedi.
42 - Bir kez daha Düşler Ülkesi'ndeydim ve üzerimdeki gergin ipte bir ip cambazı yürüyordu; onun da üzerinde bir adam, bir uçağın içine kurulmuş gökyüzüne sigara dumanıyla harfler çiziyordu.
53 - Enerjini sürekli olarak kendini dengelemeye çalışarak harcarsın. Bir tür ruhsal vertigo yaşarsın; uçurumun kenarında titrersin, saçların havaya dikilir, ayaklarının altında sınırsız bir boşluk yattığına inanılmazsın.
63 - Uyku konusunda tartışmıyoruz. Ömrümüzün üçte birini sarhoş fareler gibi horlayarak geçiriyoruz.
92