- Hayır hiçbir şey değişmedi. On iki yaşımdayken saat durmuştu. Kulaklarına neler fısıldanırsa fısıldansın ben onar için sevgili küçük oğulcuklarıydım. Günün birinde büyüyüp, ünlü bir terzi olacaktım.Yazı yazmak hakkındaki saçmalıklara gelince... er-geç vazgeçerdim. Ya bu tuhaf yeni kadına ne demeli... zamanla o da ortadan kaybolur. Sonunda aklım başıma gelecektir. Herkesin er veya geç gelmiştir. Ben de kendimi bulacaktım. Öylelerinden değildim. Sonra benim gövdemin üzerinde bir başım vardı. Aslında akıllı bir baştı bu. Yabani ve dik kafalıydım hepsi bu. ÇOK OKUYORDUM... 112
- Clichy'de yaşadığımız o dönem bana Cennet'te bir gezinti gibi geliyordu şimdi. Gerçek anlamda tek sorunumuz vardı, o da yemekti. Onun dışında bütün dertler hayal mahsulüydü. Bazen, köle gibi yaşamaktan yakındığında, ona da söylerdim bunu. İflah olmaz bir iyimser olduğumu iddia ederdi, fakat iyimserlik değildi benimkisi; dünya kendi mezarını kazmakla meşgulken hayatın tadını çıkarmak, eğlenmek ve gamsız olmak için hala zamanımız olduğuna yönelik derin bir kavrayıştı sadece. 30
- Clichy'de yaşadığımız o dönem bana Cennet'te bir gezinti gibi geliyordu şimdi. Gerçek anlamda tek sorunumuz vardı, o da yemekti. Onun dışında bütün dertler hayal mahsulüydü. Bazen, köle gibi yaşamaktan yakındığında, ona da söylerdim bunu. İflah olmaz bir iyimser olduğumu iddia ederdi, fakat iyimserlik değildi benimkisi; dünya kendi mezarını kazmakla meşgulken hayatın tadını çıkarmak, eğlenmek ve gamsız olmak için hala zamanımız olduğuna yönelik derin bir kavrayıştı sadece. 30
- Paris'ten ayrılırken bir yıl boyunca hiçbir surette çalışmayacağıma dair kendime söz vermiştim. Yirmi yıldan beri ilk kez gerçek bir tatile çıkacaktım ve buna hazırdım. Her şey tam olması gerektiği gibiydi. Zaman yoktu artık, ağır bir gemide yol alan ve yeni insanlarla tanışmaya can atan ben vardım sadece. Denizin içinde, sanki Homeros bizzat benim için ayarlanmışçasına birdenbire beliriveriyordu; solmakta olan ışıkta yalnız, ıssız, gizemli. Bundan fazlası can sağlığıydı, fazlasını istemiyordum zaten. Arzulanabilecek her şeye sahip olduğumun ve bunlara bir daha sahip olamayabileceğimin farkındaydım. Savaşın yolda olduğunu seziyordum - her gün biraz daha yaklaşıyordu. Fakat bir süre daha barış içinde yaşanacak, insanlar da insan gibi davranmaya devam edebilecekti belki. 15-16
- Konuşmanın binlerce yolu var, heves yoksa sözcükler işe yaramaz. 40
- Çocukken bile, hiçbir eksiğim olmamasına rağmen ölmek isterdim: Vazgeçmek isterdim çünkü çabalamak bana bir şey ifade etmezdi. Talep etmediğim bir yaşamı sürdürmekle hiçbir şeyin kanıtlanmayacağını, doğrulanmayacağını, artmayacağını ya da eksilmeyeceğini hissediyordum.
- Ben ağladığımda bütün dünya ağlardı, öyle zannederdim
- İçimde ölmüş bir adam vardı, geriye sadece anıları kalmıştı; bir de canlı olan adam vardı içimde, o ben olmalıydım, kendim, bir ağaç nasıl canlıysa öyle canlı ya da bir taş, bir sığır. Kentlerin insanların makul bir ölüme hak kazanmak için çabaladıkları yerlere dönüşmesi gibi benim hayatım da kendi ölümümden inşa ettiğim bir mezarı andırmaya başlamıştı.
- Dünyanın insan yapımı olmayan bir parçasını istiyordum, kusma raddesine geldiğim insandan tamamen bağımsız bir parçasını. Bütünüyle toprağa ait, fikirden yoksun bir şey istiyordum.
- ?Sefil olmak, şikâyet etmek, ağlamak için bir gerekçem olduğunda bile ortak, evrensel bir sefalete iştirak ettiğim vehmine kapılırdım.?