- Allah'ı kötüleyen kendini kötüler aslında. syf 50
- Biz size şah damarınızdan daha yakınız demiyor mu? Allah gökte fersah fersah ötelerde bir tahtta oturmuyor ki. Her an her yerde ve hepimizin içinde. O yüzden asla terk etmez bizleri. Kendi kendisini nasıl terk edebilir ki? syf 51
- Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok eğer, Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şevkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir. syf 50
- İçinde resimler ya da konuşmalar olmayan bir kitabın kime ne faydası var ki?
- ''Allah kimseye taşıyabileceğinden ağır yük vermez. And olsun!''
- Yazmak, başkalarından hikayeler çalmayı, hayatta kelimeler araştırmayı gerektirir. Almak üzerine kuruludur yazarlık. Almak ve çalmak. Parlak nesneleri aşırmadan duramayan saksağanlar misali hudutsuz semada kanatlarını aça aça ''malzeme'' arar yazar taifesi. Buldu mu kapar. Buldu mu toplar. Buldu mu çalar. Oysa annelik, tam tersine, ''vermek'' üzerine kuruludur. Karşılıksız, kendiliğinden vermek. Geceler, seneler boyu vermek...Çocuğun düşüp dizlerini kanattığında ya da bademcikleri şişirip yorgan döşek yattığında veyahut okul piyesinde Varyemez Amca'yı canlandırdığında, oralı olmayıp, ''Tamam ama ben şimdi roman yazıyorum. İlgilenemem seninle. Pazara kadar kapalıyım!'' diyemezsin. Kendinden evvel bir başkasını düşünmeyi gerektirir annelik. Bir gün değil, iki gece değil. Daima.
- Enfal Suresi'nde Allah müminleri güzel bir imtihana tabi tutmak için yaptı der. Hiç düşündün mü ne demek 'güzel imtihan?'. Telaşa mahal yok. Unutma ki şu alemde tüm cevaplar görece. Mutlak olan tek varlık alemlerin Rabbi. Demek ki bir kul için doğru olan bir çözüm bir başkası içi pekala noksan, hatta büsbütün yanlış olabilir. Herşeyin hayırlısını dilemeli Allah'tan''.
- ''Enam Suresi'ni hatırlar mısın?'' diyor o zaman.''Gaybın anahtarları O'nun katındadır, onları O'ndan başkası bilmez, karada ve denizde olanları O bilir ve bir yaprak düşmez ki, onu O bilmesin; ne toprağın karanlıklarında bir tane, ne de kuru ve yaş hiçbir şey yoktur ki, o her şeyi açıklayan Kitap'ta bulunmasın.''
- ''Duha Suresini oku'' diyor Can Derviş Hanım. ''Peygamber Efendimize bir müddet hiç vahiy gelmez. Korkar, sararır, sıkışır yüreği. Sanır ki Allah onu unuttu. Sonra Duha suresi iner. Rabbin seni unutmadı, der. Sana darılmadı. Yazdıran da O, durduran da O.''
- ''Peki canım. Duydum dediklerini. Sen daha olmamışsın, pişmemişsin, ham bir meyva gibi takur tukursun. Sen şimdi en iyisi git biraz dünyayı gez, kitaplar oku, insanlarla tanış, tefekkür ve tevekkül derle, deste deste alametler topla, mana denizinde yüz, üstüne bir de kırk fırın ekmek ye. Hamsın daha. Git piş biraz, ondan sonra gel tekrar konuşalım...''