- Uzakları yakın, olmazları olur eden bir efsun aşk. İnsana tükürdüğünü afiyetle yalatan, ettiği tüm büyük lafları bir bir hatırlatan, bileğinden kavradı mı sarsan, sarstı mı bırakmayan bir yudumcuk efsun.
Aşk bir kimyasal bileşim. Formülünde esrar var. - "Belki de bir illetti aşk; insana hayat verse, ruhunu şenlendirse de bir marazdı yine de."
- Zaten aşk dediğin, ardında ne olduğuna kimsenin akıl sır erdiremediği kadife bir esrar perdesidir.
- Mantığının almadığı ama yüreğinin kavradığı bir nedenle onu sevmek, korumak ve bütün dünyadan sakınmak ihtiyacı hissediyordu.
- Şeriat der ki:" Seninki senin, benimki benim." Tarikat der ki:" Seninki senin, benimki de senin." Marifet der ki:" Ne benimki var ne seninki." Hakikat der ki: " Ne sen varsın, ne ben."
- "...sahi YARİM ne güzel kelimeydi.Ağızda akide şekeri. YARİM der sonra bir es verir, gayriihtiyarı susardın. Söyleyecek söz kalmazdı ardından. Tek başına kaç cümleye bedeldi..."
- "Şİmdi önünde iki seçenek var .Ya atlayacaksın denize, dalgaları filan unutup, sen de bir katre olacaksın onun içinde.Ya da kıyıda oturup, bekleyeceksin. Dalgaların kıyıya vurup, parçalanmasını seyreyleyeceksin. O zaman da onlar birer katre olacak gözlerinin önünde. İki türlü yaşanır hayat eğer bir şeye benzeyecekse.Ya kendini yok edeceksin hayatın içinde, ya da hayatını yok edeceksin kendinde.
- Aşık olmayana aşk kuru bir kelimeden ibaret. Yarı palavra, yarı safsata. Aşık olmayan bunu anlayamaz, olansa anlatamaz. Öyleyse nasıl söze dökülebilir aşk, kelimelerin hükmünü yitirdiği yerde?
- İnsan nedense, anlayamadığını kötülemeye meyillidir.
- ''Şimdi sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi gerekiyor mu?'' diye sormuştu Nazım Hikmet, o muazzam üslubuyla. Halbuki bugünün aşklarını görse ne derdi acaba? Bugün ellerde teraziler, adeta gramla tartılıyor aşk. 160 gr sevgiye karşılık 160 gr sevgi alınabilirmiş gibi, herkes verdiği kadarını istiyor.
Elif Şafak / Firarperest