- Hırsızlıkta, hırsızdan hırsızlamak yoktu. Bu yüzden hırsızlar için en güvenilir yer hırsızların topluca bulundukları yerdi.
- -Yaşasak iyi ya, nasıl yaşayacağız ağbiler hükümet yaşatmayınca...
- Artık mahkemeye de, davaya da boşverdim. Boşvermesem n'olacak ki... Kendi kendime düşündüm, "Hey avanak Yaşar" dedim kendi kendime, ulan ölüp ölmediğini, yaşayıp yaşamadığını sen devletten daha mı iyi bilirsin hey dangalak... Bunca yıl, ille de yaşıyorum diyerek devlete karşı gelinir mi? Devleti yalancı çıkarmak sana mı düştü hey akılsız Yaşar? Sana bunca yıldır yaşamıyorsun diyorlarsa demek sen de yaşamıyorsun. Kıy canına da resmi belgeler doğru çıksın..."
- ?Diploman var mı, okul diploman?? dedi. ?Yok, dedim, okula gidemedim.? ?Hımmm, demek diploman yok... Öyleyse sana yüksek bir iş vereceğiz...? dedi. Aman, nasıl olur, sözümü yanlış anladı sanıp, ?Hiçbir okuldan diploma almadım...? dedim. ?İyi ya,? dedi, ?diploman yoksa küçük işlere giremezsin,.? ?Hımmm... Hımmm...? diye diye, bilmem hangi şirketin yönetim kurulu üyeliğini, bilmem ne bankasının bilmem ne üyeliğini, bilmem hangi kurumun bilmem ne işini sayıp hangisini istediğimi sordu. ?Satılmış, başından savmak için alay mı ediyorsun benimle, ben sana okula gitmedim diyorum...? dedim. ?Ben de sana bu yüzden büyük işler düşünüyorum ya,? dedi, ?hatta vali bile olmak için, hatta elçi bile olmak için diploma gerekmez de, mahalle bekçisi olmaya kalksan diploma ister.?
- ?Bir babam kalmıştı dünyada; o da ölünce sipsivri kaldım ortada...?
- ?Devlet dairesiymiş!.. Resmi yermiş!.. Okula yazılacağım, sen ölüsün derler. Askere alacaklar, yaşıyorsun derler. Miras alacağım, ölüsün derler. Vergi alacakları zaman, yaşıyorsun derler,? diye bağırdım. ?Çalışmak için iş bulsam, sen ölüsün, çalışamazsın derler. Ama tımarhaneye sokmak için, yaşıyorsun, delisin derler. Evleneceğim, sen ölüsün diye nikâhımı kıymazlar, icrayla evden atarken, yaşıyorsun derler. Çocuğum olur, sen ölüsün, senin çocuğun olmaz derler. Yahu ben ne yapacağım be, ne yapacağım??
- Son derece ahlaksız, şerefsiz, haysiyetsiz ve kalleş biriydi. Maaşlı bir eleman iken aldığı rüşvetleri yastık altında biriktirdi. Foyası ortaya çıkmaya yüz tutunca, siyasetin dokunulmazlık zırhına bürünmek istedi. Önce belediye başkanı oldu. Yağcılık yapa yapa, rüşveti her yere bulaştıra bulaştıra yükseldi. Yağma, talan, soygun ve vurgun etiketi oldu. Yalanlarıyla insanları kandırdı, kamplara ayırdı. Namuslu insanları birer birer harcadı. Atatürkçü insanlara komplolar kurdu. Öylesine yüzsüz, öylesine utanmaz, öylesine alçaktı ki, yolsuzluklarını ortaya çıkaranları hain, kendisini ise vatansever ilan etti.
- Bre efendiler! Sözlükte ayıp diye bir kelime vardır, hiç mi gözünüze çarpmadı? İnsaf, dinin yarısı... Vazgeçtik, insaf çeyrek din olsa, yine böyle yazılmaz.
- Ben bu evden çok memnunum. Çünkü "manzara" denilen hiçbirşey olmadığı için evdekilerin günden güne iştahı kapanmakta, böylece de kazancımızla evimizde namusumuzla rahat rahat geçinmekteyiz.
- Dünya öküzün boynuzunda durur derler, vallahi yalan. Bu iyi insanların üstünde duruyor.