- Kimi yazarları okurken, yazı yazmaktan gittikçe daha çok korkuyorum. Bunlardan biri de Sartre.
- Sen iyi ki doğdun
Ben iyi ki yaşıyorum
Ne güzel şey
Seni hala seviyorum - Senin seyircilerin düşman
Senin yargıcıların düşman
Öylesine yenmek zorundasın ki
Kıl payı bırakmadan
Sayısız genlerle donatmalısın
İmgeden kristallerini
Ki kamaşsın gözleri
Yüreğinden yansıyan ışıltılardan
Elmasını öyle yontmalısın ki sözcüklerden
Bakırı kükürdü çevirip altına
Ki gözlerini alsınlar da kör olsunlar
Kanının akkora kesmiş parıltılarından
Her şair gibi değilsin sen
İşin zor ki ne zor
Yargıcıların bakışlarında parlıyor
Keskin dişleri köpek balıklarının
Her şairin bir çalgısı var
Senin tek çalgından duyulmalı orkestralar
Her şair senin gibi değil
İşin zor ki ne zor
Seyircilerin tırnakları sende
Yargıcıların dişleri sende
Her şairin bir sesi var
Senin sesinden haykırmalı korolar
Yine de yenik sayarlarsa
Yok sayarlarsa yine de
Öylesine yok olmalısın
Taksınlar nişan diye cinayetlerini
Şiirin koynundayken suç üstünde
Seni boğdukları zaman - CEZA, ÇOCUĞA BIRAKILIRSA
İlkokul ikinci sınıf öğrencileri, "siz baba
olsanız, babanız da çocuğunuz; suç
işlediğinde ona ne ceza verirdiniz?"
sualini başarıyla cevaplandırdılar. (yapılan bu anket ailelerin iç yüzünü,
çocukların muhayyilesini ve kendilerine
verilen cezanın ağırlığını büyük
çıplaklığıyla ortaya koyuyordu.) "Onu bir topal ata bindiririm. Üstüne
çadır örterim. Çadırın tepesine bir bıçak
asarım. At topalladıkça bıçak kafasına
dokunsun, akıllansın."
Gazeteciler arasında konuşkanlığıyla
tanınan ve her fırsatta çocuğuna öğütler veren bir babaya, yer değiştirdikleri
takdirde çocuğunun uygulamak istediği
ceza: "Ağzına fermuar dikerim"di.
Annesi üvey olan bir kız çocuğu
"Gezmeye götürmem", bir sütçünün oğlu
"Eşeklerin yanında yem yesin": şiddetli baskı altında tutulan bir çocuk, "Olmaz,
çocuk da olsa babaya el kalkmaz" diye
cevap veriyordu. Okul öğrencilerinin yarısı, gazeteci
ailelerin çocukları, yarısı da çevredeki
gecekondulardan gelen yavrulardı.
Anket, bu iki grup ailedeki görgü ve
eğitim ayrımını bütün çıplaklığıyla
gözönüne seriyordu. Yaşayış şartları normal olan yavrular: "İyilikle
söylerdim": "Poposuna usulca
vururdum": "Yemek vermezdim":
"İçinde fare olan tuvalete kapatırdım":
"İğne yaptırırdım": "Denize atardım,
yüzme biliyor" gibi cezaları babalarına layık görürken gecekondu bölgesinde
oturan çocukların cevapları çok daha
ağırdı: "Bir tencere çorbayı kafasına
geçirirdim": "Ayaklarından tavana
asardım": "Baltayla keserim":
"Kelepçelerim": "Ağaca bağlar, kırbaçlarım": "Yerim": "Pastırma gibi
doğrarım": "Eşek sudan gelene kadar
döverim": "Kaynar suyla haşlarım". - 'Bu Zübük, Ne Zübükoğlu Zübük'tür, bir bilsen Bey...Bunun oyununa Zaloğlu Rüstem dayanamaz. Çünkü altan güreşir ve kancıklığın her bir kanunu bunda toplanmıştır...'s:197
- 'Böyle ineğin böyle danası olur demişler boşuna mı? Bizim gibi avanaklar olduktan kelli, Zübük'ün bize yaptığı az bile. Bizi güldürür de ağlatır da...Ağla gözüm ağla...'s:181
- Baktılar ki, sosyalizmi başka türlü önleyemeyecekler, kendileri sosyalist olup sosyalizmi de bombok edecekler...
- En acı günler bile üzerinden yıllar geçtikten sonra dalında dura dura ballanan meyveler gibi tatlılaşıyor.
Bana öyle gelir ki, onun içkide avunu arayıp kendini yitirmesinde, bozuk düzenin itkisiyle, yaşam boyu istediklerini yapamayıp istemediklerini yapmak zorunda bırakılışının dramı gizlidir. Bütün insanlardan bir sert kaya direnci ummak, haksızlık olur.
Hepimiz karşılığını yapamadığımız, hiçbir zaman ödeyemediğimiz iyilikler görmüşüzdür. Kaldı ki, ödemeye kalksak bile, ödenemez ki...
Diyelim, en zor koşullar altındayken birisi küçücük bir iyilikle bizi o durumdan kurtarıyor. Bu iyilik bin katıyla geri vererek bile ödenemez. Bizim içinde kıvrandığımız o zor koşul, bize iyilik edenin başından tıpkı tıpkısına geçemez ki... Bize yapılmış bu iyilikleri biz de zor durumlardaki başka birilerine yardım ederek belki ödeyebiliriz. Kimi zaman zor durumlardaki tanımadığım kişilere yapmaya çalıştığım iyilikleri, yakınlarım bile enayilik diye nitelerler. Oysa ben, bana yapılmış o ödenmez iyiliklerin altında ezilmemek için, başka birilerine iyilik yapmaya çalışırım, enayiliğimden değil. - Güçlüysek rüyalar saçmadır, ama güçsüzsek saçma rüyanın etkisindeyizdir; fallar, şarkılar, niyetler, herşey başka bir anlam kazanır bizim için.
- Suç, zamana, yere, koşullara, sınıflara, hatta kimileyin kişilere göre değişen, değerlenen yani görece bir kavramdır.