- Aynı biçimde ve donuk bir yaşamın bütün günlerinde, zaman alıp götürür bizi. Ama, bir gün gelir, bu kez de bizim zamanı taşımamız gerekir. Geleceğe dayanarak yaşarız: ''yarın'', ''ileride'', ''iyi bir işim olunca'', ''yaşlandıkça anlarsın''. Bu tutarsızlıklara hayran kalmamak elde değil, çünkü ne de olsa ölmek var işin içinde. Gene bir gün gelir, insan otuz yaşında olduğunu görür ya da söyler. Gençliğini belirtir böylece. Ama, aynı anda, zamana göre yerini de belirtir. Zamanın içinde yerini alır. Geçmesi gerektiğini söylediği bir eğrinin belirli bir anındadır. Zamanın malıdır, içinin ürpertiyle dolması üzerine, en kötü düşmanı olarak görür onu. Yarını istiyordu hep, tüm benliğinin bundan kaçınması gerekirken, yarının gelmesini diliyordu. Etin bu başkaldırışı, uyumsuz budur işte.
- Kendilerini hür sanıyorlardı, oysa felaketler var oldukça kimse hür değildir.
- "Gerekince, 'fakat' ile 've' kelimelerinden birini seçmek o kadar zor değildir, 've' ile 'sonra' kelimelerinden birini tercih etmek daha zor. 'Sonra' ile 'ardından' kelimelerinde ise güçlük daha da artar. Fakat muhakkak ki, en zor olanı, 've'yi yerinde kullanıp kullanmamak gerektiğini bilebilmekte.
- Fakat herkes bilir ki hayat, yaşanmak zahmetine değmeyen bir şeydir.
- Herkes masaya oturup gerçek işini, kimliğini açıklasaydı, ne halt edeceğimizi bilemezdik! Şöyle kartvizitler düşünün: Dupont, ödlek filozof ya da Hıristiyan mülk sahibi ya da zina eden insansever, istediğinizi seçebilirsiniz. Ama bir cehennem olurdu bu! Evet, cehennem böyle olmalı: Tabelalı caddeler ve düşüncesini anlatma olanaksızlığı. İnsan, kesin olarak sınıflandırılmıştır.
- Toplumsal· merdivenin en altında bulunan kimsenin bile bir eşi ya da çocuğu vardır. Bekarsa bir köpeği vardır. Kısacası asıl olan, karşıdakinin yanıt verme hakkı olmaksızın insanın kızabilmesidir. 'Babaya yanıt verilmez' formülünü bilirsiniz, değil mi? Bir anlamda bu formül tuhaftır. Sevilen kişiye değil de kime yanıt verilir bu dünyada?
- İnsanların bön kafalı olduğu zamanlardaki gibi 'Ben böyle düşünüyorum. Sizin itirazlarınız
nelerdir?' demiyoruz artık. Aklımız başımıza geldi. Diyalog yerine bildiriyi koyduk. 'Doğru olan budur!' diyoruz, 'Bu doğruyu tanışabilirsiniz dilerseniz, bu bizi ilgilendirmez. Ama birkaç yıl içinde polis gelip haklı olduğumuzu size gösterecektir.' - Bir adam tanıdım, kafasız bir kadına yaşamının yirmi yılını verdi, her şeyi feda etti ona, dostlarını, emeğini, dürüstlüğünü bile, ama bir akşam, kadını hiç sevmemiş olduğunu anladı. Canı sıkılıyordu,hepsi bu, insanların çoğu gibi canı sıkılıyordu. Böylece karmaşa ve dram dolu bir yaşam yaratmıştı kendine. Bir olayın olması gerek, insan bağlantılarından çoğunun açıklaması işte bu. Bir olayın olması gerek, hatta aşksız bir köleliğin, hatta savaşın ya da ölümün bile. O halde yaşasın ölü gömme törenleri!
- Şu vitrinlerin arkasındaki bayanlar mı? Düş, bayım, ucuza düş! Hindistan'a yolculuk.
- Gelecekteki tarihçilerin bizim için ne diyeceklerini düşünüyorum bazen. Günümüz insanı konusunda bir tümce söylemek yetecektir onlara: Zina ediyordu ve gazete okuyordu. Bu güçlü tanımdan sonra konu biter, diyebilirim.