Yüzünü göremediğimiz sunucu evrenimizin bir patlama sonucu oluştuğunu anlatıyordu. Bu patlamayla oluşan evren aynı zamanda genişlemeye de başlamıştı. Ama bu genişleme bir gün son bulacak ve evren yeniden toparlanacaktı. Bunun anlamı şudyu: Şimdilik evrende akıllı yaşamı yaratmış, tek yıldız olduğu bilinen dünyamız eninde sonunda boku yiyecek, belki de evreni yaratan o patlamadan önceki haline geri dönecekti.
Durum böyleyken, yaşamı o kadar da ciddiye almanın, koşturmanın, yırtınmanın, çabalamanın bir anlamı var mıydı? Ne demişti Hayyam: "Tasını şarapla doldur, gözlerin toprakla dolmadan."
Sunucu, düşüncelerimden habersiz, evrenin yeniden toparlanmaya başlamasının milyarlarca yıl alabileceğini söylüyordu. İnsanoğlu ya da başka gezegenlerdeki canlılar gerekli teknolojiyi bulurlarsa bu geri çekilmeye rağmen uygarlıklarını sürdürebilirlerdi. Gülmeye başladım. Öteki gezegenlerde durumu bilmiyordum, ama bizde teknolojik gelişme böyle sürerse güneşin sönmesine, evrenin büzülmesine gerek kalmadan insanoğlu, yaşamı da dünyayı da çok önceden halledecekti.