- "Alçak herifin biriydi. Dünyanın en bencil insanıydı. Ben öldürmesiydim, Eminim bir başkası öldürecekti." "Keşke o kişi siz olmasaydınız Aysun Hanım," dedim. "Keşke" diye mırıldandı ama gözlerinde incinmiş bir kadının, hiçbir zaman dinmeyecek öfkesi vardı hâlâ. (S. 105)
- Hakiki sevda tektir. Sonuna kadar da tek kalır.
- İnsanın gönlü geniştir geniş olmasına ama sevda kuşu da nazlıdır. Öyle her önüne çıkan dala konmaz. Her önüne çıkan dala konana bizde başka ad verirler.
- İnsanoğlu o kadar habis bir mahluk ki, o güzelim sevdayı da mundar etmiştir.
- Ben onu unutamam, o hep benim içimde yaşar gider. Ben onu unutamam, bu sevda benimle toprağa gider. (S. 88)
- Rüzgar, herhangi bir anlamı değil, bütün anlamları ifade ediyor benim için, yani yaşamı. Gün ışığını, ay ışığını, bereketli toprakları, mavi denizleri, cömert akarsuları, sımsıcak şefkati, derinden bağışlamayı, engin gönüllüğü, sevgiyle çalışmayı... Yani beni yaşama bağlayan ne varsa, hepsini ifade ediyor. Rüzgar olmazsa, ben de olmayacağım, çünkü o beni ifade ediyor. (S. 104)
- Söylemiştim, büyücü töresidir, verilen söz yere düştü mü, edilen ant çiğnendiğini mi, artık elden bir şey gelmez. Gönül artık masumiyetini yitirmiştir, sevda artık eskisi kadar temiz değildir. Ama kızgın değilim sana; çok gençsin, çok toysun daha. Büyüyünce bu günleri hatırla; öfke ve nefreti değil, sevgiyi miras bırak çocuklarına. (S. 80)
- Ben bu dilenciye, süslü giysiler içindeki Prensesten daha çok sevdim. Çünkü o benim için çirkinleşti, benim için bu kötü giysileri giydi. Benim için yurdunu, yuvasını terk etti, kendini tehlikelere attı. Bu yüzden benim ona olan sevgim bin kat daha arttı. (S. 106)
- Onlar, iyiliği görev gereği değil, cennete gitmek için de değil, cehennemde yanmamak için de değil, içlerinden geldiği için iyilik yaparlarmış. İyilik, doğruluk ve güzellik onların varoluş nedenleriymiş. Bu yüzden onların dilinde; savaş, açlık, nefret, öfke, sömürü, öldürmek, yani kötülüğü simgeleyen kelimeler hiçbir zaman yer almamış. Böylece büyücü Rüzgar ile insan kızı Su, yeryüzüne yepyeni bir uygarlık armağan etmiş. (S. 170)
- Doğru yöntemi uygulayarak yitirilen zaman, yanlış yöntemi uygulayarak kazanıldığı varsayılan zamandan daha kısadır.