- "Bir millet tehlikede kaldığı vakit onu fertler kurtarmaz. Bizzat millet kendi kendinin kurtarıcısı olur."
- "...Türk gençleri pekala anlamışlardı ki bugün en mukaddes vazife Türklerin bütün siyasi fırkalar (partiler), bütün içtimai cereyanlar (toplumsal akımlar) fevkinde (üstünde) birleşmesidir."
- "Bütün dünya bugün Gazi M.Kemal Paşa adını kutsal bir sözcük sayarak anmaktadır.Eskiden Türkiye'de Türk ulusunun hiçbir yeri yoktu.Bugün her hak Türkündür.Bu topraktaki egemenlik Türk egemenliğidir.Siyasette,kültürde,iktisatta hep Türk ulusu egemendir.Bu denli kesin ve büyük devrimi yapan kişi Türkçülüğün en büyük adamıdır.Çünkü düşünmek ve söylemek kolaydır.Fakat yapmak ve özellikle başarıyla sonuçlandırmak çok güçtür."
- "Ey bugünki Türk genci! Bütün bu işlerin yapılması yüzyıllardan beri seni bekliyor"
- 'Eşini ettim, esir, Yoldaşı, gelmiş ağlar. Yarab, bu insan nedir? Niçin kuşları bağlar?'(s:69)
- Bu masal yazıldı; geldi bir "arif", Okudu, düşündü, dedi : "Pek zarif! Bu masal eskidir, misali yeni, Şerh edeyim size, dinleyin beni : Ay Hanım : Türkiye, "İslam"dır Yıldız, üvey Anne ise : hain İngiliz. Siyaset Şahına, evvelki zevce : "Hamiyet" Hanımdı, öldü bir gece. Sonradan, bu misis, oldu kansı, Verildi "mehr", ona mülkün yarısı. İstedi "İslam"ı hükmüne almak, Gaflet şarabıyla gönlünü çalmak. "İslam", yüklenmedi bu esareti. Zindanda astırdı onu, hiddeti. Kardeşi "İslam"a, Türk, etti yardım; Türk'e karşı, bundan, oldu müntakim. Türk'ün kollarıydı : İzmir, Edirne; Bunları kopardı şom üvey Anne, Yeğeni Yunan'a etti armağan; Kurtardı onu, bir Milli Kahraman. Tanrımız, yüceltsin o Kahramanı, Daim mesut etsin Hilal Sultan'ı ! Lakin, sorarsınız şimdi, meraktan : - Gül, Reyhan kimlerdir? -.Halk ile Vatan! (s:101-102)
- Vaktiyle muhtelif kavimlere mensup memuriyetçilerin bir ikbal (mevki sahibi olma) Kabe'si olan Bizans'ta kozmopolit bir sınıf teşekkül etmişti (oluşmuştu). Bu tayfa kendi kendine bir ünvan aramış, nihayet şehri (şehirli) tabirinde karar kılmıştı. Şehrinin Milliyeti yoktu. Sururi'nin Refi Ahmedi'ye hitap ettiği "Men ü tü her düneşehriyem ki men Türk u tü Kürd" mısrasından anlaşılacağı vecihle şehri ne Türk, ne Kürt, ne Arap, ne Arnavut'tu: Bütün milliyetlere düşman bir heyet. Bu heyet Arap'ı beğenmez, Kürt'ü istihfaf eder (hafife alır), Laz'la eğlenir, Türk'ü tahkir ederdi (aşağılardı).
- Ahmet Vefik paşa'nın Müntehabat-ı Durüb-i Emsal'ını açarsanız bu kavmi isimler hizasında bir takım münasebetsiz tavsifler (sıfatlar) görürsünüz. Şehrilerden sadır olan (çıkan) bu meseller sahiplerinin ruhiyatına en açık vesikalardır. Bunlardan yalnız Tüklere ait olanını naklediyorum: "Türk atına binince bey oldum sanır." "Türk olana şehir içi zindan olur." "Türk pohpohu,Acem pehpehi sever." "Türk işi ödünçtür." "Türk danişment olur adam olmaz." "Türk ne bilir bayramı laklak içer ayranı." "Türk ve tosun çünkü doğdu anadan,öğüt aldı eşek ile danadan." "Türk'ün aklı sonradan gelir." "Türk direngi olmaz (beklemez)." "Türk'e beylik vermişler,önce babasını öldürmüş."
- Yalnız her iki cereyanın olduğu gibi bu mesleğin de bir kısım gençlerinden mürekkep müfritleri vardır ki yanlış tefsirlere sebep oluyorlar. Türklük kozmopolitliğe karşı İslâmiyet ve Osmanlılığın hakiki istinatgâhıdır.
- O hâlde, lisanımızı Türkçeleştirirken tedricen bütün soydaşlarımızın anlayacağı umumî bir Türkçe'ye doğru gitmek lâzım geldiğini de unutmamalıyız.