- Türklerin de vicdanları tahlil olunursa görülür ki bir Türk, kızını bir Arap'a, bir Arnavut'a, bir Kürt'e, bir Çerkes'e tezviç edebilir, fakat kat'iyen bir Finlandiyalıya, bir hristiyan Macar'a tezviç edemez, bir Budist Moğol'un, bir Şamani Tunguz'un da kızını İslam yapmadan alamaz. Trablusgarp, Balkan muharebeleri esnasında Türklerin felaketine iştirak edenler Macarlar, Moğollar, Mançular olmadı; bilakis Çin'in, Hind'in, Cava'nın, Sudan'ın ismini bilmediğimiz Müslim kavimleri matemimize ortak oldular; manevi yardımlarını esirgemediler. Bundan dolayıdır ki Türkler, lisanca "Ural ve Altay" şubesine mensup olmakla beraber, kendilerini İslam milletlerinden addederler.
- "Yeni mefhumlar" asrın, "ıstılahlar" ümmetin, "lıgatler" milletin natıkasıdır.
Türkçe ictimai vicdanımızın bu üç safhasına tamamıyle muntabık hassas bir ayine olmadıkça teşekkül ve tekemmül etmiş bir lisan sayılamaz. - Asrın fünun ve felsefesini, aliyat ve usuliyyatını milli ve dini ananelerimizi izah ettiğimiz surette aşılar ve mezç edersek muasır bir İslam-Türk medeniyeti hasıl olacaktır. Ve işte halk ruhunun "Kızıl Elma" diye aradığı bu mev'ut vatanına vasıl olduğumuz zamandır ki hakiki manasıyle harsen hür ve medeniyetten müstakil olacağız.
- Ya o halde, bu umumi Türk Milleti'nin vatanı neresidir?
Buna cevaben deriz ki:
Vatan ne Türkiye'dir Türk için ne Türkistan;
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan!...
Turan, Türklerin efradını cami' ve ağyarını mani' olan mefkurevi vatanıdır.
Turan, Türklerin oturduğu, Türkçe'nin konuşulduğu bütün ülkelerin mecmuudur. - Filhakika bir İslam vatanı vardır ki Türkler kendilerininkine "Turan" namını veriyorlar. Osmanlı ülkesi, İslam vatanının müstakil kalan bir cüzüdür. Bundan bir kısmı Türk yurdudur ki aynı zamanda Turan'ın bir parçasıdır; diğer kısmı da Arap yurdudur ki büyük Arap vatanının bir parçasıdır.
Türklerin Türk yurdunu veyahut Turan'ı hususi bir aşkla benimsemeleri ne küçük İslam vatanı olan "Osmanlı" ülkesini, ne de büyük İslam vatanını unutmalarını iktiza etmez.
Çünkü millet mefkuresi, devlet mefkuresi, ümmet mefkuresi başka başka şeylerdir ve her üçü de mukaddestir. - Yakutların İslamiyetten hariç kalmaları yurtlarının Türk dünyasından uzak bir mevkide bulunmasındandır. Bunlar, ya İslamiyeti kabul ederek Türk kalacaklar, yahut Hrisiyanlığa girerek büsbütün Ruslaşacaklardır.
Bir dine dahil olmağa lisanın tesiri olduğu gibi, bir milliyete girmeğe de dinin tesiri vardır. Vaktiyle Fransa'dan kovulan Protestan Fransızlar Almanla'ya giderek Cermenleştiler. Eski Bulgaristan'ın Türk aristokrasisi Hristiyanlığı kabul ederek İslavlaştılar. Bugün dağınık bir surette memleketimize muhaceret eden bazı gar-i Türk Müslüman unsurların dindeki müşareketin tesiriyle Türkleştiklerini görmüyor muyuz? O halde lisanı zümre ile dini zümre arasında da samimi bir ahkala mevcuttur. - Dedi : "Bana boru, meydan okuyor ;
Ben gitmezsem, diyecekler : korkuyor.
Anam Ala Geyik, babam Boz Kurt'ken,
Ben Türkoğlu, kaçar mıyım ölümden ?
Aç kapıyı, atılayım meydana,
Türklüğümü göstereyim Kağan'a!" - Gördüm, kestim başını,
Dedim : "Ey ifrit! hani,
Nerde "Dünya Güzeli?"
Dedi : "Elinde eli !".
Döndüm, baktım : Bir Kırgız
Elbiseli güzel kız,
Durmuş, bakar yanımda,
Şimşek çaktı canımda.
Güldü, dedi : "Türk Beyi !
Tanıdın mı geyiği ?
Kimse, beni bu devden
Alamazdı ; ancak sen,
Kaya deldin, dağ yardın,
Geldin, beni kurtardın.".
Ah o imiş, anladım,
Sevincimden ağladım,
Dedim : "Turan Meleği !
Türkün yüce dileği !
Yüz milyon Türk, bu anda
Seni bekler Turan'da. - Polvan Veli, önce, vadi unutarak saldırdı,
Hemen demir bileklerle Devpençe'yi kaldırdı,
Sonra durdu, kendisini kasden yere çaldırdı.
Tek bu yüzden bir dindaşı, uğramasın ziyana.
Kağan : "Haydi öldürünüz !" derken atı, altından
Şahlanarak, yakındaki uçuruma attı can ;
Polvan Veli, bir hamlede, hemen yara atılan
Atı tuttu, kaldırarak koydu altın eyvana.
Seyirciler hep dondular ; gönülleri bir hayret
Kaplamıştı : mucize mi, yoksa, bu bir keramet ?
Kağan geldi, dedi : "Artık durmak olmaz ey millet !
Ben İslamı kabul ettim, siz de gelin imana!".
Polvan Veli, sevinerek bu ilahi irşada,
Sahralara koştu gitti, acizlere imdada.
O zamanki bütün Türkler, bu pençesi polada
borçludurlar ; çünkü Hızır olmuş idi Turan'a. - Nizamülmülk :
Rum Kayseri Romanos, ordusuyla dün gece,
Hududu geçip girmiş Malazgird'e, gizlice . ?
Alparslan :
Emir ver, atlıları hazırlasın Kumandan,
Şimdi gidip alalım Malazgird'i, düşmandan !
Nizamülmülk :
Onbeş bindir atlımız:, düşman, iki yüz bin er!
Bir avuç süvariye yenilir mi o asker ?
Bundan başka, Sultanım, bu kara kalpli düşman,
İslamları geçirmiş çoluk çocuk, kılıçtan ...
Sanıyorum ben, bugün dinimiz tehlikede !
Alparslan :
Türk varken, İslamiyet, emindir bu ülkede!
Çabuk kesme Vezirim, ümidini, Tanrıdan :
Biz dinin askeriyiz, Odur dini Yaradan.
Şimdi bir elçi gönder düşmanın Kayserine,
Desin : "Harbe hazırdır askerimiz, yarına !".
Lakin iyi değildir boş yere kan akıtmak,
Zavallı köylüleri, birdenbire dağıtmak ;
Bildirirse şartını, biz de sulhe hazırız!