- Başkalarının ekmeğinin ne kadar tuzlu, başkalarının merdiveninden çıkmanın ne kadar zor olduğunu göreceksin.
- Yani beynim biliyordu ama kalbim bilmiyordu. Zaten o zavallı, yorgun pompa ne bilebilir ki?
- Fazla bilmek mutluluk getirmiyor. Ne mutlu cehaletin koruyucu rahmi içinde bir cenin gibi büzülüp yatanlara diyorum.
Onu sarıp sarmalamak, bu dünyanın bütün kötülüklerine karşı korumak, o saf ve incinebilir ruhunu kimsenin yaralamasına izin vermemek hayat amacım oldu.
Aşktan da büyük bir şey bu, iki nehir gibi birbirine karışma, birbirinin içinde eriyip yok olma ihtiyacı.
Aşkın tehlikelerini bilerek kendini ebediyen bu duyguya kapatan ben değil miydim? Karasevda, gözleri bağlı olarak bir uçurumun kıyısında yürümek değil miydi? Birine sevdalanmak, donmuş bir gölde, nerede ve ne zaman kırılacağını bilmene imkan olmayan ince buzlar üzerinde yürümek anlamına gelmiyor muydu? - "Zeka, rüyaları olan büyük insanlara, kurnazlık ise köşeyi dönmeye çalışan küçük insanlara özgüdür." (S. 166)
- "Entelektüel, yapısı gereği muhaliftir. Her dönemi sorgular, düşünür. Sürüleşmiş kitlelere katılmaz, tam tersine toplumu siyasi beyin yıkamalara karşı uyarmaya çalışır ve kaçınılmaz olarak er geç bu tutumunun bedelini ödemek zorunda kalır. Bazen koca bir ülkeye karşı tek başınadır. Yağmur gibi yağan suçlamalar onu bir önyargılar bataklığında boğulmaya mahkum eder." (S. 139)
- "Bir gerçeğin farkına varan insan, bir daha onun farkında olmadığı zamana dönemez. Mecbursunuz, hep daha ileriye gideceksiniz. Geldiğiniz yer sizi huzursuz edince, "Bilinç beni mutsuz etti, önceki halime döneceğim" diyemezsiniz. Huzursuzluktan dolayı, geldiğiniz yerde de duramazsınız." (S. 55)
- "Gerçekten büyük olan yazarların ve şairlerin sırrı, tumturaklı cümlelerde değil, gündelik dildeki kelimelere yükledikleri yeni ve şaşırtıcı anlamlarda gizlidir. Her gün, gelişigüzel, hiç dikkat etmeden kullandığımız kelimeleri, cümleleri, kavramları, aklımıza hiç gelmeyen bir biçimde kullanarak, sıradan, vasat dünyanın ötesine geçerler." (S. 53)
- "Unutmayın çağın hakkını vermek, çağımıza uyum sağlamakla değil, ona direnmekle mümkün olabilir." (S. 39)
- "Farklı görünme çabası sıradanlığın göstergesi değil midir? Gerçekten farklı olan bir kişi, neden farklı olduğunu kanıtlamaya uğraşsın? O sadece anlatacaklarının özüne en uygun biçimi yaratmakla uğraşır." (S. 38)
- "Kapitalist dünyanın gerçek edebiyatı halk kitlelerinden uzaklaştırmasının ve bunu bir "entelektüel oyun" haline getirmesinin bir amacı var elbette. Çünkü söz sanatları, her zaman tehlikeli sayılmıştır. İnsanları düşünmeye, sorgulamaya, bilinçlenmeye, başkaldırmaya davet eder. Her iklimde, her rejimde ve yüzyıllar boyunca şairlerin, yazarların hapsedilmesinin hatta öldürülmesinin temel nedeni budur. Ama bugün gelinen nokta, böyle yöntemlere gerek bırakmıyor. Çünkü edebiyat ikiye bölünerek halktan söküldü, dışarı atıldı, oyuncak haline dönüştürüldü." (S. 21)