- "Ey sevgili okur! Eğer bir kitap kendini okutamıyorsa, ilerlemiyorsa, o zaman derhal o kitabı kaldırıp atmak ve dünyada okunmayı bekleyen nitelikli eserlere yönelmek en iyisi." (S. 21)
- "Unutmayalım ki edebiyat, ilginç gösteriler yapma, okyanus balıklarından karıncaların hayatına kadar romanın ilerlemesine yardım etmeyen ve temasıyla ilgisiz bir sürü internet bilgisi boca etme değil, insanları anlatma sanatıdır. Bunun da temeli psikolojidir. Gılgamış'tan, Homeros'tan bu yana değişmeyen bir gerçektir bu." (S. 15)
- "Öğrencilik yıllarımızdaki edebiyat dersleri, ne yazık ki öğrenciyi edebiyattan soğutmak için elinden geleni yapan bir tavra bürünmüştü. Divan edebiyatından iki dize alıp oradaki "sanatları" açıklamak, aruz vezinlerini ezberlemek vs. gibi genç bir öğrencinin içini bayacak derslerdi bunlar. Oysa, o yaştaki çocuklara kitap okumayı sevdirecek ne programlar uygulanabilirdi. Ama yapmadılar, hala da bu tutum devam ediyor herhalde.
Yalnız okullar değil, edebiyat alemi de genç insanları okumaktan soğutmak için elinden geleni yaptı. Çok derin ve entelektüel görünmek isteyen yazarlar, sanki biz zavallı faniler için gönül indirerek yazmak lütfunda bulunuyorlardı. Kitaplarda uzun, upuzun, içinden çıkılmaz cümlelerle, olay örgüsü olmayan ve karakterlerin ancak silik bir gölge gibi kaldığı biçimsel denemeler yaptılar. Sonra da sayfalarını bin bir gereksiz ayrıntıyla doldurdular.
Bunların içinde, bakkala giderken yaptığı alışveriş listesini yayımlayanlar bile oldu. (Gülmeyin, bu bir gerçek.) Sonra da bu beceriksizliği, bu tıkızlığı "postmodern" falan gibi cafcaflı lafların arkasına saklayıp, acemi bir piyanistin sürekli tek bir tuşa basıp "Siz anlamıyorsunuz, bu çağdaş müzik" demesi gibi saçmalıklarla uğraşır olduk. Veya kuş resmi bile çizemeyen bir ressamın (!) tuvalin ortasına küçük bir kırmızı leke yerleştirip "Önemlidir, çünkü o lekeyi oraya BEN koydum" diye kendini Güzel Helen'in yanağına ben konduran bir Tanrı mertebesine yükseltmesi gibi saçmalıklarla..." (S. 14) - "Hayatta yapılan her güzel iş gibi, kitap da zevk alarak okunmalı. Edebiyat, ne kadar derin düşünceler anlatırsa anlatsın, bunları okura zevk verecek, sayfaları sabırsızlıkla çevirtecek, hatta "Aman bitmesin" dedirtecek bir biçime büründürme sanatıdır." (S. 13)
- "Bütün mesele maharette. Gabriel Garcia Marquez, Franz Kafka, Jorge Amado, Jorge Luis Borges gibi yazabiliyorsanız, edebiyat sanatına yenilik getirmenize kimsenin itirazı olmaz. Çünkü bir yazarın temel görevi olan okutmayı başarıyorsunuz demektir. Bundan ötesi ıkına sıkına, zorla yazılan metinlere bahane üretmekten ibarettir." (S. 11)
- "Bir eserin nitelikli ve derin olması, onun geniş halk kitleleri tarafından benimsenmesine engel değildir." (S. 11)
- "Bu romanları yazanlar, yarattıkları unutulmaz karakterlerle, içinde yaşadıkları toplumu sosyologlardan, ekonomistlerden, tarihçilerden çok daha derin bir biçimde anlatmayı başardılar.
Herkesten daha akıllı ve bilgili oldukları için değil, sezgileri çok gelişmiş olduğu için. Her büyük romancı, içinde bulunduğu toplum denizinde yüzerken, bir balık gibi akıntıları, eğilimleri sezebiliyordu.
Örneğin, 19. Yüzyıl Fransa'sını anlayabilmek için en önemli kaynağın Balzac'ın eserleri olduğuna inanılır ki bence de doğrudur." (S. 10) - "Edebiyat çok geniş bir kavram. İçine Sadi'nin, Hafız'ın, Shakespeare'in şiiri de girer, Homeros'un destanları, Birbir Gece Masalları, Evliya Çelebi'nin Seyahatname'si de. Tiyatro oyunları, eskilerin "tecrübe-i kalemiye" dedikleri denemeler, düzyazı şiirler, hepsi o geniş edebiyat kavramının içinde." (S. 9)
- Sararken alnımı yokluğun tacı
Silindi gönülden neşeyle acı
Kalbe muhabbete buldum ilacı
Ben de müridinim işte Mevlana.
Ebede set çeken zulmeti deldim
Aşkı içten duydum, arşa yükseldim
Kalpten temizlendim, huzura geldim
Ben de müridinim işte Mevlana.
Nazım Hikmet - ?' Bir gün dediklerimi değil,demek istediklerimi anlayacak bir erkek çıkmayacak mı karşıma!Hava kötü dediğimde sadece havadan söz etmediğimi anlamak bu kadar mı zor? İlle de,ben bu hayattan bıktım,türünde sözler mi etmeliyim? İşim çok dediğimde,bana sahip çıkacak bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu anlayacak biri...Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz sarıl bana dedikten sonra,sarılmanın ne anlamı kalır! Olmayacak duaya amin deme duygusunu yaşıyorum sürekli. ?'